Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Sait Faik'e bir süreliğine veda alıntısı olsun.
Bir pazartesi günüydü. Günler şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yeme içmeye de
Sayfa 79 - Lalettayun: gelişigüzel
Reklam
Yanan Ormanlarda Elli Gün
Abtes aldıktan sonra şeyhin yanında diz çöktüm.Başladı söylenmeye: “Şimdiye kadar yaptığim bütün kötülüklere,zulme,hayvana ve insana…Yaptığın zinaya,okuduğun kitaplara,hak yediklerine ve riyakarlık. larına ve cümle pisliklere,bilir bilmez işlediğin cümle fenalıklara tövbe ediyor musun?” “Evet”. Yarım saat yüzüme yarım saat dua okuyup üfledi. “Sen artık Rufai oldun” dedi. Sonra Yunus’un ilahi okundu.Okunurken herkes sallanıyor. titriyor uçuyor gibiydi.Sonra birisi Kürtçe ilahi okudu.Derviş ilahi okurken ağzından köpükler saçıldı. Dua okurken beş şişi kendine soktu. Ne kan aktı,ne bir şey.Sonra şişleri çıkardı.Yerden daha uzun bir şiş aldı. Sonra sarsılarak dizlerin üzerine kalktı.Korktum.Dizlerinin üstünde yürüdü.Elindeki büyük şişi karnına sapladı.Ucu arkasından çıktı.Dizlerinin üzerinde yürümeye başladı.Şeyh de yerinden kalktı,geldi.Dervişin elindeki şişi çekti.Derviş ölü gibi hareketsiz kaldı. İçime bir ürperti kapladı.
Sayfa 13 - YkyKitabı okuyor
Çok kanadı, ölümlerden döndü ama bir kez olsun acaba demedi. Uğur da dokunmadı ona. O da perişan haldeydi ama hikayenin sonunu, ilişkinin kaderini değiştirecek bir şey yapmaktan geri durdu. Gülsüm'ün yanaklarındaki güller, Ugur'un gözlerindeki yildızlar bir gecede soldu, tarih oldu. Öylece yarım kaldı her şey. Kısaydı, haşarıydı, pervasızdı. Sahiden çok başkaydılar bizden. Büyük bir sevgiydi onlarınki. Büyük bir sevginin başına gelebilecek en büyük felaket gelmişti, yarım kalmıştı. Yaşanmamış, bozulmamış, en yoğun haliyle bir gün öylece geride bırakılmış, hiç eskimemiş, sadece hayal edilmiş bir aşk... Yaşansaydı, sonuna kadar gidilseydi nasıl olurdu? Bizimki gibi ilk esintide yıkılır gider miydi bir gecede? Ya da bir mum gibi yanıp yanıp kendi kendine mi sönerdi bir gün? Tükenseydi, yaşlansaydı, yıpransaydı nasıl olurdu?
Yarım kaldı kelimesi. Hayatı, kızgınlığı ve her şeyi yarım kaldı.
Reklam
Oysa düşlerim başkaydı. / Birden bire yarım kaldı. / Yaşanacak çok şey vardı.
O güne dek yapılan girişimler içerisinde, en ciddi ve teknik açıdan en ileri seviyede olan çalışma, Müşir Rauf Paşa tarafından 1899'da yapıldı. Kendisi, Uzunköprü'deki çiftliğinde şeker pancarı yetiştirmek için çeşitli denemeler yaptı ve yetiştirdiği pancarları Avrupa'da inceletti. Sonuçların olumlu çıkması üzerine, Trakya'da şeker fabrikası kurmaya karar verdi. Rauf Paşa, bu amaçla Aziz Bey'i, pancar tarımı ve pancardan şeker üretimi gibi bilgiler hakkında eğitim almak üzere Avrupa'ya gönderdi. Diğer taraftan da hükümetten gerekli imtiyazları alarak, yabancı firmalarla temasa geçti. Fakat bu girişim de Mehmed Rauf Paşa'nın ölümü nedeniyle yarım kaldı.
Sayfa 13 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
"Kaldı ki burası dünya. Burada bir şeyler hep yarım kalacak."
"İçeride..." diye söze girdim çekinerek. "Konuşurken konuşmamız yarım kaldı. Ne diyordun?" "Doğru, içerideki konuşmamız.." dedi Uraz sanki bu konunun açılmasını bekliyormuş gibi, "Diyordum ki... Bir anda bir yarışmanın elemelerinde tanışmamız, kendimizi burada bulmamız, başımıza böyle bir kaza gelmesi, seninle burada mahsur kalmamız ve aslında hikayemizin yıllar öncesine, çocukluğumuza dayanıyor olması... Sence bunlar sadece tesadüf mü?" diye sordu bir kez daha. Ve ben bir kez daha aynı heyecanla cevap vermeye çalıştım Uraz'a. "Belki de kaderdir..."' deyiverdim bir anda.
Reklam
“Kaldı ki burası dünya. Burada bir şeyler hep yarım kalacak.”
“Kaldı ki burası dünya. Burada bir şeyler hep yarım kalacak.”
Bir pazartesi günü idi. Günler, şu garip günler! Uykumuzun içinde saatleri başlayan günler! Uyandığımız zaman üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün, kaldı mı üçte ikisi... Yap bakalım hesabını!.. Hey gidi pazartesi hey! Kaldı on altı saatin. Bir saat kavgaya say, bir saat konuşmaya, iki saat yürümeye, yarım saat düşünmeye koy, yemeye içmeye de bir saat, yarım saat el yıkama, aptes bozmaya, yarım saat olduğun yerde kestirmeye, çeyrek saat bilet almaya, tünele, tramvaya, vapura binmeye... Say sayabildiğin kadar. Koy bu on saatin içine boşlukları doldur bakalım. Sevişmeye koyabiliyor musun on dakika?.. Yazı makinelerine, kalem tutan parmaklara, neşterlere, ilaçlara, selam vermeye, kitap okumaya, iki kadeh içmeye... Vakit mi kalıyor insanoğluna? Bunu yaparsan onu edemiyorsun. Kimine dar, kimine bolsun; pazartesi! Pazartesi! Sanki pazar bir şeymiş de onun bir de yarını, ertesi günü var. Ertesi günü yapacak işlerin içinde hep aynı olanı bir yana bırakırsak bize saat olarak ne kalır? Geç git pazartesi sen de!.. Sende de iş yok!
'Beynim beni korur!' diye düşündü sevinçle. "İnsan beyni güçlüdür ve kendi bedenini koruma güdüsüne sahiptir!" diye mırıldandı. Ama sevinci yarım kaldı. Düşünceleri inanılmaz bir hız ve yoğunlukla aniden saldırmaya başladı. Bunlar birer düşünce olmaktan çok, ateşli silahlardan fırlamış öldürüvü parçacıklardı sanki... Her yönden saldırıp canını yakıyor, ağırlıklarını fiziksel olarak hissettirip, onu bedensel olarak da yorgun düşünüyorlardı.
Sayfa 47
'Beynim beni korur!' diye düşündü sevinçle. "İnsan beyni güçlüdür ve kendi bedenini koruma güdüsüne sahiptir!" diye mırıldandı. Ama sevinci yarım kaldı. Düşünceleri inanılmaz bir hız ve yoğunlukla aniden saldırmaya başladı. Bunlar birer düşünce olmaktan çok, ateşli silahlardan fırlamış öldürüvü parçacıklardı sanki... Her yönden saldırıp canını yakıyor, ağırlıklarını fiziksel olarak hissettirip, onu bedensel olarak da yorgun düşünüyorlardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.