Kitap alabildiğine akıcı ancak bir o kadar da boğucu. Savaşlar, ölen umutlar, yıllarca ayrı kalan aşıklar, çocuk gelin ve 'sözde' dinle kandırılan binlerce insan...
Meryem'in evlendirildiği anı düşünüyorum da, sahiden bundan başka çözüm yok muydu? Onu çok seven babası neden diğer çocuklarına baktığı gibi ona da bakmadı? Kitabın sonunda hepsinin cevabı var ancak beni yine de tatmin etmedi. Daha doğrusu bu ataerkil zihin yapısından bir kez daha nefret ettim.
Kitabı okurken sürekli Leyla'yla yollarının nasıl kesişeceğini düşündüm durdum ama böyle bir şeyi gerçekten beklemiyordum. Sürekli dinden bahseden, çok ahlaklıymış gibi davranan Raşit, Meryem'le birkaç senelik evliyken (ki Meryem'le evlendiklerinde de aralarında fazla yaş farkı vardı) doğan Leyla'ya "evlenilecek kız" gözüyle bakacağı aklımın ucundan geçmemişti.
Kitabın sonlarına doğru bir şeyler bitiyor ancak benim hissettiğim bir "yarım kalmışlık"tı. Bir şeyler eksik kalmış, yaşanmamışlığın verdiği o tuhaf huzursuzluğu hissettim. Belki diğer okuyucular daha farklı yorumlayabilir.
Bu kadardı. Diyecek başka bir şeyim kaldı mı hatırlayamıyorum. Amcak yazarın diğer kitabı olan
Zülfi Livaneli, söyleşisine büyük bir heyecanla gittiğim , bir kitabını da imzalattığım tek yazar ve bunlar 1 sene önceydi , bende hiç bir kitabını okumamıştım, Livaneli külliyatını başlamak için güzel bir seçim oldu benim için .
En çok ünlenen kitabı son adayla birlikte ve roman sanki nefes alıyor , kitap sanki okumak için beklemiyor da hareket ediyor gibi .
Sindire sindire uzun bir sürede okudum iyiki de öyle yapmışım .
Romandan bahsetmek isterdim ama spoiler vermek istemiyorum , gerçek bir olaylar bütünü , batan bir gemi , ve yok olan anılar , hayatlar , insanlar .
İnsanın canını en çok ne yakar ki zaten ;
yarım kalmış hayatlar , bitirilemeyen notalar.
SerenadZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2020136bin okunma
.
Kosova’dan Çorlu’ya göç etmiş bir aileden olan Kemal, üniversitede İstanbul’da okuma hayali kurar. Böyle bir zamanda lise son sınıfta iken, okulundan Beyza ile tanışır. Kara sevdaya tutulmuş olan Kemal, üniversite sınavı arifesinde terk edilince yıkılır. Hayali olan İstanbul’da üniversiteye başlar. Bir iş bulur, evlilik yolunda ilerler ama
Allah'ım ne uzun bir kitaptı. Açık konuşmak gerekirse -benim için- gereksiz uzun bir yanı vardı. Çoğu yerinde sıkıldım, kitabın yarısı bence gereksizdi.
#arkakapak
Alexandre Dumas (pere) (1802-1870): On dokuzuncu yüzyılda Avrupa’yı saran siyasal ve sosyal çalkantıları yaşamasına rağmen daha çok on altıncı ve on yedinci yüzyılın tarihi
Yusuf Atılgan okuduğum ikinci kitabı , benim için, çok keyifliydi okumak çok hüzünlendim bazı yerlerde ama yine de keyifliydi. Yazarın hem Manisalı oluşu , konuların üzüm bağlarında geçmesi, o yörenin insanlarının şivesi , benimde çocukluğumun geçtiği üzüm bağlarını anımsatması sanırım keyif almamda ki sebep. Yazar kitabın son bölümünü bitirmeden vefat etmesi üzücü elbette fakat kitap bittiğinde o eksikliği hiç anlamıyorsunuz o kadar iyi bir kalemden çıkmış ki ,fark edilmiyor bile . Ben keyifle okudum . İyi okumak isteyenlere tavsiyemdir. Keyifli okumalar .
Arka kapaktan.
"Benim yazarlığımdan daha önemlisi günlük yaşamımdır" diyen ve "çok az" yapıt verdiği kabul edilen Yusuf Atılgan, uzun zamandır yayımlanması beklenen son romanı Canistan ile yazarlık serüvenini tamamlıyor.
Yusuf Atılgan, önce "İşkence" adını koyduğu ve "Duruşma", "Yargıç", "Tanık", "Sanık" bölümlerinden oluşmasını tasarladığı bu romanının "Sanık" bölümünü vazamadan aramızdan ayrılmıştı. Ancak elinizdeki kitaba "yarım kalmış bir roman" demek de oldukça zor...
Yusuf Atılgan bu yapıtında da yine kalemini sivriltiyor ve insan ruhunun kötücül tohumlarını büyük bir ustalıkla deşiyor. İkinci Meşrutiyet ve Milli Mücadele yıllarında Manisa köylerinde yaşanan trajik bir dostluk ve aşk öyküsü Canistan...
CanistanYusuf Atılgan · Can Yayınları · 20174,332 okunma
ilk defa diğer okuduğum kitaplarına göre farklı bir hayat hikayesini ele almış . Babası tarafından dini eğitimden uzak , her istediği yapılan bir kız olarak yetişen Buse, Enes adındaki dinine bağlı genç bir hocaya aşık olur . Bu olaylar başörtü yasağının olduğu , dini faaliyetlerin yasaklandığı bir dönemde gerçekleştiği için Enes hocanın yaşadığı
Öğretmenleri, kahramanların trajik ölümlerinin, hayatlarını yarıda kesmek yerine daha anlamlı kıldığını söylüyordu. Wren altı yaşındayken babaannesi uykusunda ölmüştü. Tanımadığı bir sürü insan Wren'e, uykuda ölmenin büyük bir şans olduğunu söylemişti ama o, tabutunda yatan babaannesinin bembeyaz yüzüne bakarken onu şanslı bulamamıştı. Ya babaannesi Sabah orkideye su vereyim. Sabah şu kitabı bitireyim. Oğlumu arayayım, demişse? Bir sürü işi yarım kalmış olabilirdi. Hayır, ölümü iyi göstermek mümkün değildi..
Zeliha yarım kalmış bir roman değildi. Eğer aklında onu sona sürükleyecek şeyi gerçeğe dökerse asla merakta kalacak bir yarımlığı yoktu. Zeliha Karadere yazarın zihnine düştüğü an, Tanrı tarafından düşünülmesine bile fırsat verilmeden saplandığı zihnin toprağından koparılan bir tohumdu. Onu on sekiz yıldır tek bir sayfa bile kabul etmemişti.
Oldukça kolay okunabilen, akıcı bir roman. Konu 1920’ li yıllarda Manisa ve civarında geçiyor. Yunan işgallerinin başladığı, vatanın kurtuluşu için cemiyetlerinin kurulduğu dönemde köy yaşamı, çiftlik hayatı, yunan işgaline karşı koymak için oluşturulan çeteler anlatılmıştır.
Kitap yazar vefat ettiği için yarım kalmış bir romandır. Kitabın bitiminde yarım kalmışlık hissi bence hissediliyor. Yarım kalmış haliyle bu kadar başarılıyken tamamlanmış roman olsa nasıl muazzam olurdu kim bilir.
CanistanYusuf Atılgan · Can Yayınları · 20174,332 okunma