"Zaten hepimiz günahkarız, zaten kimsenin yükü diğerinden hafif değil. Bırakalım şu mezarlıkları da rahat içinde uyusun insanlar. Yarın bizim de dönüp dolaşıp geleceğimiz yer burası, bari burası rahat olsun."
İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Bazen; bu alana hiç çıkma taraftarı değilim, öyle ki: başka yüksek bir alana çıksamda, aynı hüsranla karşılaşan -güzelliği incitemeyen gözlerim- eksik bir şehir görmekten nefret ediyorum desem: belki de, az bile kalan-bilen
-kendinden emin tavır sergiler gibi- sözcüklerimin de, yetersiz kaldığına şahit olurum.
Betonlaşmış yüreklerin, bir
İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Dostoyevski / Budala ( 🎶 )
"Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama, Yarım saat erkene kurulsun saatin. Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin, Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin, Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek