Hayatımın aşkı, bir tanem;
Senden haber alamadığım günler, geceleri öyle uzun ki...
En bedbin anlarda artık beni sevmediğini, yüreğinin benden vazgeçtiğini düşünerek bir kez daha uyanmamayı diliyorum. Sonra hatıralarımız düşüyor aklıma ve bunun mümkün olamayacağını anlıyorum. Sen ki en müşkül durumlarda bile vazgeçmezsin aşkından, nasıl şüphe
İnsanlar kendilerinden memnun değillerse kızgın olurlar. Yaşadıklarından memnun değilse de kızgın olurlar. Zaten insanlar muhakkak bir şeylerden memnun değildirler, hep böyle olur bu.
Böyle gürültülerde ekseriye niçin öldüklerini bilmeyenler ölürler, niçin yaşadıklarını bilen köpoğlular yaşarlar ki işlerin bir müddet sonra eski hamam, eski tas olması da galiba bundandır.
Senin dünyana hiç ulaşamayacaktım: senin dünyanı oluşturan bakış, benim bakışım olmamıştı hiç ; senin yaşadıklarını ben hiç yaşamamıştım — seyirciydim yalnızca senin dünyan karşısında.
Son zamanlarda çok karşıma çıkan bir kitaptı .Fakat okuduktan sonra şöyle bir durup kaldım. Dönemin toplumsal sorunlarını Çin rejimini güzel anlatmış ama baş karakterin yaşadıklarını tam olarak hissedemedim duygu aktarımında biraz eksik kalmış gibiydi.
Kitabın sonunda bir sürprizle karşılaşacağımı umdum fakat kitap gelişigüzel bitti gibi . Zaman kaybı diyemem ama bana çok da bir şey katmadi.
Araya sıkıştırılıp okunacak bir kitap .
Otobiyografik bir kitap. Kısa kısa yazarın çocukluğundan itibaren yaşadıklarını, düşüncelerini, hissettiklerini okuyoruz. Anlatımı güzel ve akıcı. Kendisini tanımıyorum ama hoş sohbet bir insan olduğu belli. Fakat anlatım bütünlüğü de olan kitapları tercih ederim. Bir ordan bir burdan okumak beni tatmin etmiyor.