Müslümanların hatasını, eksikliğini İslâmiyet'e mal etmek iptidaî bir zihniyettir. Günümüzde İslâm dünyası buhran geçiriyor, inşallah bu buhranı atlatacaktır. Biz de Batılılar gibi, hâkim olduğumuz memleketlerde ne bulduysak, ülkemize taşısaydık, maddi imkânlarımız ölçülemezdi. Fakat hakka ve merhamete istinat eden dinimiz güçlüyüz, hâkimiz diye herşeyi alıp götürmemizi yasaklar. Unutulmamalı ki Fatih, Yavuz, Kanunî, daha öncesinde Büyük Selçuklular, Karahanlılar zamanında da Müslümandık; gücümüze hiçbir millet erişemezdi. İslâmiyet güçlü olmayı engelleseydi, o zamanlarki gücümüzü nasıl izah ederiz? Zannettiğiniz gibi, hristiyanlık tekâmül için kâfi olsaydı, ilk hristiyan devletlerden biri olan Habeşistan'ın en ileri ülkelerden birisi olması gerekirdi. Sonra Avrupa neredeyse iki bin yıldan beri hristiyan'dır. İslâm dünyasına karşı üstünlüğü ancak son yüz-elli yıldır ele geçirdi. "Gücü dinden geliyorsa, neden daha önce güçlü değildi?" sorusunu açıklamamız gerekmez mi? Demek ki müslümanların güçsüzlüğünü, Hristiyanlar'ın güçlülüğünü başka noktalarda aramak lâzımdır.
Sayfa 155 - ötükenKitabı okudu
Yasaklar dünyası ile çevrelenmiş bir gelenekler kuşatması. Yapılmayacak olanlar, yapılması yasak ve ayıp olanlar o kadar çok ki. Bunları tekrarlamak yerine, sadece yapılabilecekleri yazsalardı bir yere, bir defter sayfasını geçmezdi. “O yapılmaz! Bu yapılmaz! Bu yasak! Bu ayıp!”
Reklam
Buradaki insanlar dünyayı yasaklar dünyası haline getirmişlerdi. Katlanılmaz bir ketlemeler zinciri... Her şey ayıp, her şey günah... Ayıplanma, toplumca dışlanma korkusu yapışmıştı ruhuma ve onca yıldan sonra atamamıştım içimden. Bilinçaltımda hüküm süren yasakların çoğu, köklerini bu evden alıyorlardı. Böyle bir ortamdan nasıl bir roman yaşanmışlığı çıkardı? Nasıl gelişebilirdi insanların ince duyarlılıkları? Ruhsal derinliği, düşünsel çeşitliliği gelişmemiş bir toplumda nasıl bekleyebilirdik ki iyi romanlar?
Sayfa 13 - AdamKitabı okudu
Çocukluk, şuurun gözlerini oluşturduğu günler, intibalar rüyadaki gibi silik ve kaypak. Büyüklerin anlaşılmayan dünyası. Bir yasaklar ağı içinde kıpırdamağa çalışan cılız, zavallı bir hayvancık. Öbür dünya, cami avlusunda görülen birkaç tabut. Mahiyeti meçhul kelimeler: cehennem, kabir azabı, ölüm. Çok sığ bir muhayyile. Çevresindekiler için ne düşünüyor, belli değil. Düşünüyor mu? O da meçhul. Hikmetine akıl erdiremediği aksilikler. Herkes inanmış görünüyor. O da aynı tatsız oyunun adsız bir figüranı. İnanıyorlar mı, neye inanıyorlar? Aklı ermiyor. Dehşet içinde seziyor ki bu abesler âleminde yaşayabilmenin vazgeçilmez şartı, gerçeği paranteze almaktır. Gerçek...
İnsanın acziyetinden doğan dinler, ondaki hayatta kalma ve beka içgüdüsüne hitap ederek yaratılış, kıyamet, iradeyi baskılayan yasaklar, pekiştirilen olumlu davranışlar, ömrün kullanım kılavuzunu oluşturan fikir sistemleridir.
Özellikle İslam dünyası örneği üzerinden yasaklar, nevrozlar, dehşetengiz imgeler ve tehditler karmaşasından ibaret bir cinsellik düşmanlığı göze çarpar, hiç değilse en gerici ve kadını en hor gören kesiminde.
Reklam
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.