Herkese merhaba. Nisanın son kitap yorumu ile geldim.
Çehov'dan dört öykü, bir roman okumuştum. Üç Kız Kardeş ile de tiyatro türünü denemiş oldum. Sevmedim diyemem ama sevdim diyemem. Arada kaldığım bir kitap oldu açıkçası.
Yorumlarda okuduğum kadarıyla karakterlerin çok kalabalık olduğu ve karıştırıldığı yazılmış. Fakat benim için böyle bir şey söz konusu değildi. Bir sıkıntı yaşamadım.
Üç kız kardeş, Olga, İrena ve Mâşa zeki, bilgili, kültürlü kızlardır.
Bir diğer erkek kardeşleri Andrey ile birlikte yaşamaktadırlar. Kardeşlerin ortak bir hayali vardır bu da doğup büyüdüklerinde sonradan mecbur kalıp taşındıkları Moskova'ya gidip orada bir yaşam sürmektir.
Fakat bu hayal onlar için çok uzaktır.
#kitapalıntıları :
️... Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bir çığ yürüyor üstüne hepimizin; sancılı, güçlü bir fırtına patlamak üzere, hem de çok yakında. Öyle bir fırtına ki bu, çok geçmeden aylaklığı, umursamazlığı, çalışmaya karşı küçümseyici önyargıyı, kokuşmuş can sıkıntısını silip süpürecek toplumumuzdan.
️Bugün tanık olduğumuz acılar -ki saymakla tükenmez!- yine de toplumun ulaştığı belirli bir ahlaki düzeyi gösterir...
️Yaşam güzel diyorsunuz. Ya sadece görünüşteyse bu. Biz üç kız kardeş için henüz bir güzelliği olmadı bu yaşamın. Ezdi, yabanıl otlar gibi kapladı bizi... Gözlerimden yaşlar akıyor... Gerek yok buna...
️... Bizler için mutluluk diye bir şey yoktur, onu sadece arzu ederiz.
️Neden, neden daha yaşam yolunun başlangıcında can sıkıcı, renksiz, silik tembel, duymaz, yararsız, mutsuz kişiler olup çıkıyoruz bizler.