Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
(...)
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
"Yaşama sevinci dediğimiz duygu ne garip... Çıkıp gittikten sonra insanın içinde, utanca benzeyen buruk bir şey bırakıyor, bütün yalınkat sevinçler gibi..."
Yaşamak istediklerimin hepsini yaşmak isterdim.Veya bir kısmı da yeterli olurdu yaşma isteği sevinci gitmesin diye.İstekleimin bir kısmını yaşamak isterdim.Oysa yaşanmamışlıklar artıyor bir bir ,yetişemiyoruz.Sigara dumanı gibi tükeniyoruz ,tüketiyor yaşama sevinci birer birer,tükeniyor.... sözler, hayatlar...birileri bir yerde gülüyor ve geliyor umutlar biri her yerde ölüyor tükeniyor umutlarr.Bu kadar kolay şekinllenmeliydi umutlar,her şekilde biraz tükeniyor...
Dostoyevski'nin hayatını değiştiren olay neydi biliyor musunuz?
Kendi idam sahnesi...
Çar'ın baskı döneminde, arkadaşlarıyla bir sohbet grubu kurmuştu. Yakalandı. 28 yaşında idam isteğiyle yargılandı. Mahkemenin sonucunu beklediği gece hücresinden alındı. Ölüm kararı yüzüne karşı okundu. Papaz günah çıkarttırdı. Gözleri kapalı olarak bir direğe bağlanıp, müfreze karşısına geçirildi.
"Ateş" emrini beklerken gerçek karar bildirildi kendisine... Aslında mahkeme 8 yıl hapis vermiş, Çar bunu 4 yıla indirmişti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı.
Böylece "ölüm"le tanıştı; oysa bu sefil oyunda asıl keşfettiği şey, "yaşam"dı.
Stefan Zweig'a göre 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş, şöhreti uçup gitmişti, ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı: Yaşama sevinci...
Durumu en iyi anlatan cümle Nietzsche'nindir:
"Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar"..