Yasin

Yasin
@yasamadair
Düşle...
Konya
1351 okur puanı
Temmuz 2019 tarihinde katıldı
“yoruldum değiştirmekten kanını yüreğimin hergün yeniden başlayan çığırtkan bir şarkıyı söylemekten hergün yeni bir şarkı bestelemekten ben hüznün ben gölgemin kiracısı yeni bir ev değiştirmekten"
Reklam
şuramızda birşey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde hayat hem acıya, hem acıya benzer
Senin o güzel gözlerin bende yalnız beni görüyor. Seviyor­san beni seviyorsun, beni istiyorsun benden. Oysaki ben sende bütün insanlığı, güzelliği seviyorum. Al gözlerimi de kendine bir benim gözlerimle bak. Gör, ne kadar erişilmez, ne kadar yüce olduğunu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
pencereyi kapama gök dolabilir içeri sen neyi görebilirsin ıslak bir bulutun ağışını mı pencereyi kapama kuş dolabilir içeri sen neyi taşıyabilirsin kırık bir dalın yükünü mü Pencereyi aç soluğun çıksın dışarı sen büyütmedin mi ciğerinde onu Kokusu hayatı yıkasın diye Pencereyi aç sesin sarsın dünyayı duyulur elbet ta ötelerden Yürek kendini tanır
beni umutsuz koma tarihle avutma beni çünki aşkla sınanmışım sana sana yangınla, suyla, ateşle ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım ey yaşarken kanayan acı şimşekli gök, tufan, kan fırtınası uçurum kıyısında hızla büyüyen ot yapraksız bir ölümün anısı için körpecik kuzuların derisi için beni tarihle avutma umutsuz koma beni
Reklam
“yoruldum değiştirmekten kanını yüreğimin ne zaman bitecek bu hüzün...”
“Göğü kucaklayıp getirdim sana kokla! açılırsın solmuşsun benzin sararmış yorgun bir işçinin yüzüne benziyor yüzün öyle bükük bakma bana…”
Acının doruklarıyla uçurumları arasında inip çıkan bir sarkaçtır yüzüm. İçine yalnızca kendini çeken bir sünger gibi dolup boşaltır gözeneklerini. Boğuluyorum. Yaşamın bütün efsanelerine uğradım; elimde bir tek tüy kaldı o anka kuşun­ dan. Umut etmek, her şeye karşın kendi küllerinden doğ­ maktır belki. Ama ben kendimi yaktığımda, dağıttı küllerimi boran. Zerreciklere bölündüm, birleşmeye çabaladıkça dağı­ lıyorum şimdi. Ey sularda yitirdiğim yüzüm! Ey bilinmeyen bölgeleri gösteren harita! Kucağıma seriyorum seni. Koyulaştırıyorum dağlarının, ırmaklarının, uçurumlarının çizgilerini. Artık her şeyi bütün kesinliğiyle, bütün gerçekliğiyle ya­ şamanın zamanıdır. Yalan söylendi yıllar boyunca bana - ne kadar çok, ne kadar... Aldanışların ufkunda dünyanın rengi maviydi. Acının enlem ve boylamlarında gidip gelen bir gemidir yüzüm. Fırtınası kendinden, pusulası kendidir. Bir şeylerin vakti geçti artık, nelerin bilmiyorum. Göğümde dondu karan­ lık. Bir urgan kendini bağladı. Süte irin karıştı.
Sevgili dünya, Ne petekle balım kaldı, Ne derilecek çiçeğim Salıver arlık beni Kopar dizginlerimden!
Bakarsın bir daha yazmam, tek sözcük bile Yüzüm yağmurlar ortasında yitik ve sesim Dipsiz bir uçurumun koynunda eriyip gider Ne mermere kazınacak bir sözüm var zaten Ne de çağların ötesine taşıp gitme hevesim. Yaşamın bana sunduğu bir ayrıcalık mı, bilmem Elimi sürdüğüm her şeyden göveren sözcükler Ve bu görüntü tufanı, durup dururken... Bakarsın bir daha yazmam, tek sözcük bile Artık bütün kağıtlar dolu, kalemler boştur Yıkılır yüreğimden beynime kurduğum köprüler de Bir kapı usulca örtülür, bir adam unutulur Belki o şeydedir mutluluk, o buruk dinginlikte. Bakarsın bir daha yazmam, tek sözcük bile...
Reklam
Bir göçebe kuş gibi Bir sarsak berduş gibi Alıp başımı gitsem...
Esas konu, bence, bu küçük sevimli kıza elimden geldiğince çok zevk vererek benim boşalmamdır. Yarağımı kıçına sokacağım, o sırada, sizin kollarınız arasında eğilmiş olduğundan, siz de önünü gayet iyi okşayabilir, sıvazlayabilirsiniz; sizin için düşündüğüm pozisyonda o da size aynısını yapabilir: Birbirinizi öpersiniz. Bu çocuğun kıçında ben biraz dolaştıktan sonra, tabloyu değiştireceğiz. Madam, sizi arkadan düzeceğim; Eugenie o sırada sizin üzerinizde olacak, sizin başınız da onun bacakları arasında, o klitorisini emmem için bana sunacak: böylece ikinci kez onun belini getireceğim. Sonra, yeniden onun anüsüne yerleşeceğim; onun sunduğu am yerine siz bana kıçınızı sunacaksınız, yani siz de onun başını bacaklarınızın arasına alacaksınız; ben sizin kıç deliğinizi emeceğim, tıpkı onun amını emdiğim gibi, siz boşalacaksınız, ben de boşalacağım, o sırada elim, bu sevimli çırağın güzel küçük vücudunu kucaklayıp klitorisini gıdıklayacak ki o da kendinden geçsin.
DOLMANCE: Görev başına!... Görev başına Eugenie! Bu el de- ğişiklikleri beni mahvediyor. (Eugenie yerine geçer.) Ah! Güzel! İşte yeniden ilk yuvamdayım... Kıç deliğinizi gösterin bana madam, keyfimce yalayayım onu... Düzdüğüm kıçı öpmeye bayılıyorum!... Ah! İyice yalatın onu, ben de o sırada dostunuzun kıçının dibine spermimi fırlatayım... İnanır mısınız madam, bu kez kolaylıkla girdi!... Ah! Düzüş! Düzüş! Nasıl sıkıyor, nasıl bastırıyor, hayal edemezsiniz!... Kutsal sikilmiş Tanrı, nasıl zevk alıyorum!... Ah! Tamam, dayanamıyorum... Belim akıyor... Bittim!... EUGENIE: Beni de öldürüyor, sevgilim, yemin ederim sana... MADAM DE SAINT-ANGE: Sürtük! Hemen alışıyor bu işe! DOLMANCE: Onun yaşında sayısız genç kız tanıyorum, dünyada hiçbir şey onları başka türlü zevk almaya itemez; ilk kez önemlidir; bu tarzı denemiş olan kadınlar başka şey yapmak istemezler... Oooh! Bittim; izin verin soluklanayım, birkaç saniye hiç olmazsa. MADAM DE SAINT-ANGE: Erkekler böyledir işte sevgilim, arzuları tatmin edilene kadar bizimle ilgilenirler; bu tükeniş onları tiksintiye, bir süre sonra da küçümsemeye götürür. DOLMANCE. Soğuk bir edayla: Ah! Bu nasıl hakaret, ilahi gü- zellikler! (İkisini de kucaklar.) Hangi durumda olursa olsun, ikiniz de övgülere layıksınız.
DOLMANCE: Ah! Sikiş Tanrısı! Lanet Tanrı! Üçlüsünü siktiğimin Tanrısı! Pozisyon değiştirelim, dayanamayacağım... Arkanızı getirin Madam, yalvarırım, hemen size söylediğim gibi yerleşin. Burası daha az zahmetli... Yarağım nasıl da giriyor!... Ama bu güzel kıç da bir o kadar tatlı Madam!... EUGENIE: Böyle iyi miyim, Dolmance? DOLMANCE: Harika! Bu küçük bakire am kendini bana nefis biçimde sunuyor. Ben bir suçluyum, bir yasa ihlalcisi, biliyorum; bu tür güzellikler benim gözlerime yetmez; ama bu çocuğa ilk şehvet derslerini verme arzusu tüm diğer düşüncelere baskın çıkıyor. Onun belini getirmek istiyorum... Onu bitap düşürmek istiyorum, mümkünse eğer... (Ağzıyla emer.) EUGENİE: Ah! Beni zevkten öldürüyorsunuz, dayanamıyorum artık!... MADAM DE SAINTANGE: Ben. geliyorum!... Ah! Sikin!... Sikin!... Dolmance. boşalıyorum!... EUGENİE: Ben de. Güzelim... Ah! Tanrım, nasıl da emiyor beni!... MADAM DE SAINT-ANGE: Söv o halde, küçük orospu!... Söv!... EUGENIE: Lanet Tanrı! Boşalıyorum!... Sarhoşlukların en tatlısı içindeyim!...
DOLMANCE: Ah! Tatlı ağız! Ne sıcaklık!... Benim için kıçların en güzeline değer!... Şehvetli ve maharetli kadınlar, âşıklarınızı bu zevkten asla mahrum etmeyin: sonsuza dek onları kendinize bağlarsınız... Ah! Haydi, lanet Tanrı!... Kör şeytan!... MADAM DE SAINT-ANGE: Nasıl da hakaret ediyorsun, dostum! DOLMANCE: Kıçınızı bana verin, madam... Evet, bana verin, Eugenie beni emerken ben de onu öpeyim, küfürlerim de sizi şaşırt- masın: En büyük zevklerimden biri sikim kalktığında Tanrı’ya küfretmektir. O sırada binlerce kez coşmuş olan ruhumun bu iğrenç kuruntuyu iyice küçümsediğini ve nefret ettiğini düşünürüm; ya ona daha iyi sövüp sayacak bir biçim bulmalıyım ya da daha çok ihlal etmeliyim; ve lanetli düşüncelerim kinimin bu iğrenç nesnesinin hiçliğine beni ikna ettiğinde sinirlenirim ve o hortlağı hemen yeniden canlandırmak isterim; öfkemin yöneleceği bir şey olsun diye. Beni taklit edin sevimli kadın, bu tür söylemlerin kaçınılmaz olarak duyularınızı zenginleştirdiğini göreceksiniz. İkizini siktiğimin Tanrısı!... Büyük bir zevk alsam da bu ilahi ağızdan kesinlikle çıkmam gerek, farkındayım... Yoksa belimi oraya bırakacağım!... Haydi. Eugenie, yerinizi alın; tarif ettiğim tabloyu oluşturalım ve üçümüz birden en şehvetli sarhoşluğa gömülelim.
1.864 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.