Bahar Eriş’in Güneşin İki Yüzü romanı, ilişkilerle ilgili hissettiklerimi ilk kez bu kadar net bir şekilde karşıma koydu. İlk yarısında bütün şakalara içtenlikle güldüm; bu kadar katılacağımı, bu kadar “beni” bulacağımı hiç düşünmemiştim.
Ama asıl sarsıntı ikinci yarıda geldi.
“Her şeyi kitaplardan öğrenebilirsin ama yaşamadan anlayamazsın” cümlesi, içime oturdu. Okudukça gözlerim doldu; kendimi, tanımadığım bir acıya bile empati kurarken buldum.
Bir şeyin yokluğu, gerçekten kötü bir şekilde de olsa var olmasını ama dileyecek kadar can yakabilir mi?
Bir Can’la tanışmadan bunu anlayamayacağız belki de.
Ama asıl soru şu:
Gerçekten bunu yaşamak istiyor muyuz?
Bir Güneş uğruna bu kadar yağmura razı mıyız?