Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her
20.04.2024
Kaderin inanır mısın?" diye sormuştun bana. Evet, kadere inanırım. Olması gereken bu, olmaması gereken şeyler vardır hayatımızda. Nedense hayatımızda olan şey, yalnızlık. Olmayan insan mutluluk. Neden? Neden mutlu olamıyoruz? Yalnızlığı severim. Yalnızlık, güzel bir şey. Yalnız kaldığında, seni rahatsız edecek kimse yok. Düşüncelerini aksi
Reklam
Bir hedefi olmalı değil mi insanın, bir ideali bir amacı..? Peki o hedef, ideal ve amaç belli değilse ne yapmalı insan? İnsanın hayali, amacı tek gayesini bulmak olabilir mi? Rüzgarın savurmasına izin verip savurduğu yerlerde aramak kendini, hayalini, idealini. Bulmaya çalışmak umutsuzluğa kapılmadan. Neyi aradığını bilmeden. Bir arayış içerisinde olmak ama o arayışın sonucunun ne olacağını bilemeden... Yürümek nereye yürüdüğünü bilmeden, yaşamak neden yaşadığını bilmeden, gözlemek neyi gözlediğini bilmeden ve aramak; arayışı aramak ile bulmaya çalışmak. Neden ve niçin aradığını bilmeden. Bazen yıkabilir bu durum insanı ama amaçsızca yaşayıp gitmektense amacını ararken gitmek daha iyi değil mi? Bulmak önemli değil aslolan aramak, belki ararken kayda değer bir şeyler üretebiliriz. Ne de olsa "Yerin altındakiler üstündekilerden daha fazla" değil mi, peki onların kaçı hatırlanıyor veya kaçı amacını bulup göçmüş buradan. Yerin altına girdikten sonra amacına ulaşamamış, hatırlanmayan büyük gruba girmek istemiyorsak arayışa başlamalıyız sanki, hatırlanmayabiliriz ama hatırlananların hepsi bu yollardan geçmiş kişiler değil mi? Arayış yoluna girmek, yokluk yoluna girmekten daha iyi değil mi? Hem ne diyor Halil CİBRAN:"... yürümekle varılmaz lakin varanlar yürüyenlerdir." Hepimiz ulaşmamız gereken yere varabilmek için yola çıkmamız temennisiyle, huzurlu arayışlar...
"Yeni yaş, yeni umutlar, ama hep baharlara niyetimiz. Elbette hep çiçek açmayacak günler, bazen yağmurlar bazen fırtınalar deliverecek ruhumuzu. Ben, yorgunum. Ama umutluyum. Her şey çok güzel olacak'cıyım. Olsun. Güzel olsun. Yaşamak bir can sıkıntısı olmasın olur mu Ömür Hanım?" Hoşgeldin yeni yaşım.. 🤍
Bazen hangisi daha doğru bilmiyorum; toplum içindeyken insanlara uyum sağlayarak benliğimi ayrı bir yere koymak mı, yoksa her ne durumda olursa olsun kendimi değiştirmeden özüme uygun yaşamak mı?
"Neden böyle yaşıyorsunuz? Kabalık ettiysem özür dilerim..." diye sordu. "Etmediniz. Böyle yaşamayı sevdiğim için. Böyle yaşıyorum çünkü başka türlü yaşamak istemiyorum. Başkalarının yaşam anlayışının benim için değeri yok. Tutsak olmak hoşuma gitmi­yor ve yaşam bir sürü kolu olan bir ahtapot. Tek bir tanesi ada­mı ele geçirmeye yeter de artar. Kendimi esir gibi hissettiğim zaman o kolu kesiyorum. Bu bazen acıtıyor ama başka çaresi yok. Beni anlıyor musunuz?"
Sayfa 105
Reklam
Ebeveynlerden birinin kaybı bizi kendi savunmasızlığımızla yüzleştirir; eğer anne babamız kendilerini koruyamıyorlarsa bizi kim koruyacaktır? Onlar da gidince mezarla aramızda hiçbir şey bulunmaz. Bunun tersine biz çocuklarımızla mezar arasında engel oluştururuz. Bir meslektaşımın, babasının ölümünden sonraki deneyimi, öğretici bir nitelik taşıyordu. Babasının ölümünü uzun zamandır bekliyordu ve haberi sükûnetle karşılamıştı. Ancak cenaze törenine gitmek üzere uçağa binerken paniğe kapıldı. Oldukça sık seyahate çıkmasına rağmen birdenbire uçağın güvenli bir şekilde kalkış ve iniş yeteneğine olan inancını kaybetmişti - sanki güvenlik kalkanı yok olmuş gibiydi. Eşin kaybı da çoğu kez temel yalnızlık konusunu doğurur; önemli bir insanın kaybı (bazen baskın olanın), insanın, dünyayı iki kişi halinde yaşamak için ne kadar çabalarsak çabalayalım da- yanmamız gereken temel bir yalnızlığın bulunduğunun farkına varmasını sağlar. Hiç kimse kendi ölümünü, birisiyle birlikte ya da birisinin yerine gerçekleştiremez.
Hikâyenin sonunnu biliyordum, canımın yanacağını da. Genede seni yaşamak istedim. Bazen hikayenin sonunu bilmen onu tekrar okumayacağın anlamına gelmez.
“Hikayenin sonunu biliyordum, canımın yanacağını da. Genede seni yaşamak istedim. Bazen hikayenin sonunu bilmen onu tekrar okumayacağın anlamına gelmez.”
UZAYLI KOCAKARI (Ursula K. Le Guin - 1976) Menapoz, akla gelebilecek en cazibesiz konu herhalde; bu da ilginç, çünkü menopoz hâlâ bir tür tabu kırıntısına sahip olan pek az konudan biri. Menopozdan ciddi bir biçimde söz etmek, genellikle huzursuz bir sessizlikle karşılanır; alaycı bir atıf ise rahatlamış kıkırdamalarla. Sessizlik ve kıkırdama;
Reklam
Dünyanın en zor şeyi...
Bazen dünyanın en zor şeyi susmak ve görmektir..Görmek istemediğin şeyleri görmek..Yaşamak istemediğin şeylere karşı susmaktır..Dünyanın en zor şeyi.
118 syf.
·
Puan vermedi
Genel olarak toplumumuz bir şekilde ünlü, herkes tarafından tanınan (bunun iyi ve kötü olması önemli değil), değerini sosyal medyada aldığı beğenilerle ölçen bireyler olmaya başladı. Ne kadar çok beğeni, o kadar ünlü gibi bir kıstas belirlemişler kendilerine. Son Fenomen Bükücü kitabı 128 sayfadan ibaret. Kahramanımız Balkabağının Rüyası ile
Son Fenomen Bükücü
Son Fenomen BükücüZafer Şahin · Elpis Yayınları · 20239 okunma
Bazen hangisi daha doğru bilmiyorum; toplum içindeyken insanlara uyum sağlayarak benliğimi ayrı bir yere koymak mı, yoksa her ne durumda olursa olsun kendimi değiştirmeden özüme uygun yaşamak mı?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.