Kapınızın önünde kopmuş kollar ve bacaklar görmek..!
Uyuyor gibi görünen insanların aslında ölmüş olduğunu bilmek..!
Oturduğunuz dairenin pencerelerinden gelen kurşunların duvarlara isabet etmesi..!
Açlıktan ölüyor olmanıza rağmen zehirli olması şüphesiyle önünüze gelen herhangi bir şeyi yiyememek..!
Vebalı gibi sizi "diğerlerinden"
Yaşamak ama nasıl acı nasıl ızdrap dolu ... Hayatında kaybedeceğin hiçbir şey yokmuş gibi davranırken hayat sana bunun acısını bütün sevdiklerini bir bir toprağa gömerek ödetiyor işte... Fu Gui'de böyle biriydi işte.Herkesten fazla yaşadı ama buna yaşamak denirse...
Acının,ızdırabın,yoksulluğun hikayesi bu. Kitabı okumayacaksınız iliklerinize kadar yaşayacaksınız hissedeceksiniz...
...üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.
Varoluşcu felsefeyle hiç tanışmamış birisi ya da sokaktan geçen alelade birisine bu kitabı uzatırsanız, en fazla 2-3 sayfa okuyup size saydıracaktır.
''Hayır, ben felsefe'yi seviyorum. Varoluşun anlamını felsefi metaforlar ve absürdizm de arıyorum'' diyorsa eğer... bu kitap okura her cümlede birçok şifre verecektir.
Beckett'i godot'yu beklerken