Sen ne Güzel Acı , Ne güzel aşk'sın
Aşk bir kere geldi mi Yakar kavurur küle döndürür adamı ,ama başka türlü bir yangındır. o yanmayı sever kavruldukça daha çok yanmak istersiniz, o günleri düşünüyorum da ayaklarım yerden kesilmişti sürekli başım dönüyor Dünyayı Çok farklı görüyordum sanki Dünyanın Rengi değişmiş her şey başka türlü parlıyordu ..yalnızken bile durup durur gülmek
Denizi olmayan Şehirlerde boğulduk/ Memleketimde yaşamak isterdim
. Şehrin gürültüsü içinde yaşadıkça insana biraz sakinlik, biraz kır, bir iki kuş sesi pek hoş geliyor.. .
Sayfa 22
Reklam
"... Sabah uyanır uyanmaz başlıyor hayatın gürültüsü..."
Bütün o kadınların dırdırı ve gürültüsü, serçe sürüsünün kanat çırpışı gibiydi.
Bir zamanlar insanları tanrının gök gürültüsü idare ederdi. Sonra onlar kılıçla idare edildiler. Bir zamanlar saygı onları durdururdu. Sonra korkuyla durdular.
Pegasus Yayınları
"Bulutsuzluk Özlemi'nin geçen yüzyılda mükemmelen ifade ettiği gibi "Hiç bi' kere hayat bayram olmadı / Ya da her nefes alışımız bayramdı" bir memlekette yaşamak, bu zikzakların peşinden düşüp kalmak, duygu gürültüsünde savrulup durmak bizi ne kadar yoruyor, farkında olmuyoruz. Hatta bazen o kadar çok duygu oluyor ki düşünceye yer kalmıyor. Ve hatta o kadar çok duygu gürültüsü var ki gerçek ve kırılgan duygu oturacak yer bulamıyor.
Reklam
Etrafımızda neşeli ve güçlü bir hayat gürültüsü yükseliyor, üzerimizde kuşlar, ayaklarımızın altında karıncalar;her şey yaşamak için acele ediyor, uçuyor, şarkı söylüyor, gidip geliyordu.
Deli bir ırmak gibi akmalı adına yaşamak dediğimiz sarsıntılar kalmalı anılar diye ve ölüm bir gök gürültüsü gibi gelmeli gelecekse
"O harika susuşları ile dünyanın gittikçe artan gürültüsü, işkence edilenlerin çığlıklarını ve çırpınışlarını tutuşlarını ve yutuşlarını.. Bütün artan acılara rağmen acaba hayat nasıl sürüyor diye düşündüğüm zaman hatırlıyorum sizleri."
Sayfa 20 - beyan yayınlarıKitabı okudu
İki edebiyat vardır. Bunlardan ilki zamana meydan okuyan kalıcı edebiyata dönüşür. Bunlarla bilim yahut sanat için yaşayan insanlar uğraşırlar; sessiz ve vakur, fakat fevkalâde yavaş bir şekilde kendi yolunda ilerler; Avrupa'da bir yüzyılda nadiren bir düzine eser meydana getirir; ne ki bunlar kalıcıdır. Sözünü ettiğim ikinci tür edebiyatla bilim veya sanat üzerinde yaşayan kimseler uğraşır; taraftarların gürültüsü ve şamatasıyla dörtnala ilerler ve her yıl piyasaya binlerce eser çıkarır. Fakat aradan birkaç yıl geçince insan sormadan edemez, "Nerede bunlar? Nereye kayboldu bunların şöhretleri; çığ gibi yayılan, herkesi peşine takıp sürükleyen, bunca gürültü patırtı koparan şöhretleri?" Edebiyatın bu türüne saman alevi gibi geçici, öbürüne kalıcı edebiyat denebilir.
110 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.