Aşk bir kere geldi mi Yakar kavurur küle döndürür adamı ,ama başka türlü bir yangındır. o yanmayı sever kavruldukça daha çok yanmak istersiniz, o günleri düşünüyorum da ayaklarım yerden kesilmişti sürekli başım dönüyor Dünyayı Çok farklı görüyordum sanki Dünyanın Rengi değişmiş her şey başka türlü parlıyordu ..yalnızken bile durup durur gülmek
"O harika susuşları ile dünyanın gittikçe artan gürültüsü, işkence edilenlerin çığlıklarını ve çırpınışlarını tutuşlarını ve yutuşlarını.. Bütün artan acılara rağmen acaba hayat nasıl sürüyor diye düşündüğüm zaman hatırlıyorum sizleri."
İki edebiyat vardır. Bunlardan ilki zamana meydan okuyan kalıcı edebiyata dönüşür. Bunlarla bilim yahut sanat için yaşayan insanlar uğraşırlar; sessiz ve vakur, fakat fevkalâde yavaş bir şekilde kendi yolunda ilerler; Avrupa'da bir yüzyılda nadiren bir düzine eser meydana getirir; ne ki bunlar kalıcıdır. Sözünü ettiğim ikinci tür edebiyatla bilim veya sanat üzerinde yaşayan kimseler uğraşır; taraftarların gürültüsü ve şamatasıyla dörtnala ilerler ve her yıl piyasaya binlerce eser çıkarır. Fakat aradan birkaç yıl geçince insan sormadan edemez, "Nerede bunlar? Nereye kayboldu bunların şöhretleri; çığ gibi yayılan, herkesi peşine takıp sürükleyen, bunca gürültü patırtı koparan şöhretleri?" Edebiyatın bu türüne saman alevi gibi geçici, öbürüne kalıcı edebiyat denebilir.
"Aşk bir kere geldi mi, yakar kavurur, küle döndürür adamı ama başka türlü bir yangındır o. Yanmayı sever, kavruldukça daha çok yanmak istersiniz. O günleri düşünüyorum da, ayaklarım yerden kesilmişti. Sürekli başım dönüyor, dünyayı çok farklı görüyordum. Sanki dünyanın rengi değişmiş, her şey başka türlü parlıyordu. Yalnızken bile durup