Etrafımızda neşeli ve güçlü bir hayat gürültüsü yükseliyor,üzerimizde kuşlar,ayaklarımızın altında karıncalar;herşey yaşamak için acele ediyor, uçuşuyor,şarkı söylüyor, gidip geliyordu.
Arzu makineleri
İnsan var olduğu sürece üretmeye mecbur kalacaktır. Sanayi inkılabı ile gelen derin değişimden sonra süreklilik haline gelen üretme modelleri, paranın kaynağı haline gelmiştir. Bu durum 20. yüzyılın başları itibariyle yıkım getirmeye başlamıştır. Gün de 15 saat çalışma düzenlerinin olduğu yerde mutluluk olamazdı. Kazanmak ve
bay c.
altını çizdiğim birkaç alıntı bırakıyorum.
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklına geldi. içindeki sıkıntı eridi.
çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir seyler yapmış. salt çıkarını düşünen kisi değil. insanlarla barışık. onun büyük
YIKANIN SEVGİLİ ÇOCUKLAR
Halise ve Nurdan'a
Yıkanın sevgili çocuklar yıkanın.
Bilge bir dede gibi olgun ve yumuşak Dünyaya sevgiyle gülümseyen
O altın güneşlerle yıkanın.
Dudakları teninizde sussun
İnce ürpermelerle gezinip içinizde Öpüşlerden büyülü yaz rüzgârlarının. Sulardan hayatın duruluğunu alın Mavilerden mutluluğun rengini.
Oyunlar yorgunu pembe bebekler gibi Düşlerin eşiğinde uçuk ve süzgün
Bırakın yüreğinizi dalgaların beşiğine. Süzülsün tırnaklarınızdan saçlarınızdan Kumların anne kucağına
Kentin, insanı kendinden bıktıran
Üzüntüsü ve gürültüsü...
Ömrünüz en yüce bağıştır size
Yaşamak bir büyük sanat
Duyun coşkusunu iliklerinizde
Mavileşin güzelleşin arının
Yıkanın sevgili çocuklar yıkanın..
Sıcak bir ten hayattır,
Bir nefes her dakikam.
Aşkı alaz alaz yaşamak,
Ortalığı inletir savaş bilirler...
Belki bir dudak sarar hayatın çehresini,
Kalp gırtlakta atar.
Gökyüzünde aşk gürültüsü,
Bu kuşlar telâşlı nereye göçer?
Akıl iflâsını vermiş,
Her şeyi meşkten sorarlar.
Gün ışığı sanki bu kalpte,
Aman nasıl sarhoşluk...
AYKUT BARIŞ ÇELİK
II
“Ölü hayatımın olanca ağırlığını duyuyorum üzerimde”
Bavyera Kralı II. Ludwig için cenaze marşı*
Bugün Ölüm, alışık olmadığım ağır adımlarla, kapıma, çerçiliğe geldi. Her zamankinden daha yavaşça önüme halıları serdi, ipeklileri, unutuştan ve bize sunduğu avuntulardan dokunmuş dibaları. Kıvançla gülümsüyor, gülümsediğini fark etmiş olmamı da