Türkiye'nin en çok yarım bırakılan kitabını ittire kaktira hatta bazı sayfaları atlayarak da olsa bitirmeyi başardım. Tam kapanma da kitabı bitirebilmemde etkili oldu tabi :)
Kim bu tutunamayanlar? Belki ilkokulda kimseyle oynamayan o çocuk, belki lisede herkesin ezik diye dalga geçtiği o çocuk, belki hiçbir işte dikiş tutturamayan Ziyalar.. ya da sokakta yürürken yolunuzu degistirmenize sebep olan isimsiz evsizler. Bu kitaptaki ana karakter Selim Işık aslında bir şeylere tutunup belli mevkilere gelebilmiş ama artik yabancilarin deyişiyle midlife crisis (orta yaş krizi) mi dersiniz, bulmuş da bunuyor mu dersiniz yoksa zaten biraz kafadan kontakti daha fazla gizleyemedi mi dersiniz.. Bir şeylerin ruhunda, aklında birikmesiyle tutunduğu şeylerden de kopmuş, hayatın olağan akışı içinde çoğunluğa normal gelen şeyleri yadırgamış ve intihar etmiş bir birey. Turgut Özben de onun intiharının sebeplerini araştıran ve araştırdıkça kendisinin de tutunamadigini fark eden bir arkadaşı. Kitapta o kadar çok ayrıntı, o kadar çok yan öykü var ki işte bunlar okumayi en zorlaştıran, konudan koparan şeyler. Hayali tiyatro sahnesi gibi diyaloglar, şu meşhur noktasız sayfalarca süren bölüm... aslında 400 500 sayfaya rahatlıkla azaltilabilecek bir öykü ama Atay hiçbir detaydan kaçmamış. Yer yer Dövüş Kulübü filminde Norton ve Pitt'in tek kişide bütünleşmesi gibi Turgutla Selim'in de bütünleştiğini hissedebilirsiniz. Ayrica Yavuz Çetin'in "yaşamak istemem" isimli şarkısının adeta bu romanın özeti gibi olduğunu fark ettiğimi belirtmem lazım. Zaten o da intiharı seçti malumunuz. Kitabı yarım bırakmak en kolayı, bitirmek zor. Tutunamayanlar'a tutunabilmede başarılar.