- ÖLÜM VE İDRÂK...
Konfüçyüs’e (Üstad’a), ölümden sonra ne olacağı sorulunca, şu cevabı veriyor: > “Sen daha hayatın ne olduğunu bilmiyorsun, ölümden sonrasının ne olacağını ne yapacaksın ki!” Konfüçyüs: Ölümden sonrası bilinmemelidir. Çünkü, eğer insanlar ölümden sonra yaşanmadığını bilirlerse ölülere saygı göstermezler; eğer ölümden sonra yaşandığını bilirlerse de, sevdikleri ölülere bir an önce kavuşmak için canlarına kıyarlar. En iyisi, ölüm hakkında hiçbir şey bilmeden yaşamak ve katlanmaktır. İnsan, bildiği şeyi bilmeli, bilmediğini de bilmediğini bilmelidir; gerçek bilgi budur. Her işte adalet ve doğruluk içinde olunmalıdır. --- Bir not: Geçmiş, bir “gerçekleşmiş” olması bakımından, bilinmez geleceğe nazaran daha sağlamdır. Gördüğümüz “arka”ya nazaran, göremediğimiz “ön” — buna nispetle — “ön”, hatıra; “arka” ise istikbal… Bu husus, bir kısım Doğu dillerinde mevcut ve günlük konuşma dilinde de, davranış-işaret dilinde de “istikbal” bu şekilde ifade ediliyor. Geçmişin potansiyel hâlde “ân”da bulunması ve geleceğin henüz gerçekleşmemiş olarak “yok” olması... Ân’da yaşıyoruz. Konfüçyüs’ün öğütlerine bakınca resmettiğimiz bu düşünceler — her gördüğü sakallıyı dedesi sananlar için bildirelim ki — "Ân’da yaşıyoruz!" hakikatinde olduğu gibi, bir hakikatin de, değişik bakışa nispetle nitelenişinin de değişeceği gerçeğine bir misâldir.
Aralık 2003, hind ve çin‘e bakış, hayatı ahlâki yaşamak, İBDA YAY.
“Yaşamak, sabırdır. Yaşamak, katlanmaktır. Yaşamak, devam etmektir.”
Reklam
“Yaşamak, sabırdır. Yaşamak, katlanmaktır. Yaşamak, devam etmektir.”
zaman geçiyor. günler birbirinin aynı. sabahlar bir önceki gecenin yorgunluğunu silmiyor, geceler ise gündüzden daha soğuk. insan yaşamıyor, sadece var oluyor. nefes almak bile otomatikleşmiş bir görev gibi; derin değil, anlamlı hiç değil. içeride bir boşluk var. ne bir sesle doluyor, ne de bir yüzle. umut, uzak bir ülkede kaybolmuş bir dil gibi... anlaşılmıyor. beklemek yorgun, hissetmek yorucu. ve her şey sessiz. dışarıdan bakınca sıradan bir hayat. içerideyse çürümüş bir sessizlik. kimsesizlik değil bu, kimseyle bile dolmayan bir yokluk. insan ne zaman bu kadar eksildi bilmiyor. sadece eksik olduğunu biliyor. zamanla alışıyor insan. gülmeyen yüzüne, çarşafsız yatağına, boş bakan aynasına. yaşamak, bazen sadece katlanmaktır. ve bazıları, sırf nefes aldığı için hâlâ burada sanılır...
Yaşamak bazen katlanmaktır
210 syf.
·
Puan vermedi
Roman ,ana karakter Fugui’nin kumarla başlayan çöküşünü ardından savaş ,açlık , devrim ile kendisinin ve ailesinin hayatının alt üst oluşunu anlatıyor. Roman boyunca Fugui’nin kötü kaderine tanık oluyorsunuz.Kitabın adı “Yaşamak “ olmasına rağmen aslında nasıl yaşanmazı yazar size acı şekilde gösteriyor. Kitap boyunca çoğu yerde bir insan nasıl bunca şeye dayanır ve inadına yaşamaya devam eder diye düşünüyorsunuz.Sona geldiğimde bir kitap okumamış da aslında bir ömre çok yakından tanıklık etmişim gibi hissettim.Kendi dertlerim ,sorunlarım ,sorun diye gözümde büyüttüklerim anlamsızlaştı ; anlamını değiştirdi. Kitap hayatın adaletsizliğinden şikayetler edenler için umut taşıyor . Üstelik yazarın dili inanılmaz sade ve yaşanan onca dramı, duyguyu abartmadan fakat inanılmaz çarpıcı şekilde hissettiriyor . Son olarak sabretmenin , kabullenmenin ve acılarla baş etmenin edebi şekilde anlatımını görmek isteyen herkes bu kitabı okumalı. Ben iyi ki okumuşum diyorum.Sevgilerimle .
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201651,7bin okunma
Ungenach’ın Sessiz Bozkırı; miras, soy, yurtsuzluk..
80 syf.
·
Puan vermedi
Biçimsel olarak kısa ama içerik açısından kavramsal bir uçuruma benzeyen, uçsuz bucaksız monologları bitmeyen, her satırında zihinsel bir baş dönmesine yol açan anlatılardan bîri
Ungenach
Ungenach
, tam bir
Ungenach
UngenachThomas Bernhard · Yapı Kredi Yayınları · 2018404 okunma
Reklam
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.