Kozmos henüz dün keşfedildi. Bir milyon yıl boyunca herkes Dün ya'dan başka bir yer olmadığını düşünüyordu. Derken, türümüzün yeryü zündeki ömrünün yüzde birinin onda birine eş süresinde, Aristarkhos tan günümüze dek uzanan kısa bir zaman diliminde evrenin merkezi olmadı ğımızı ve evrenin varoluş amacının üzerimizde toplanmadığını üzülerek
Yaşam; hem yaşama cesareti olan hem de gerçeğin peşine düşenleri kucaklar. Sadece biri yetmez, ikisini de ister.
Uğradığı şiddete, istismara, haksızlığa rağmen, hem yaşama cesareti olan hem de gerçeğin peşine düşen insanın (özellikle kadının) yaşam hikâyesinde işler başlangıçta pek de yolunda gitmez, beklenen sırayla ve anayolda ilerlemez. Ama ruhsal bağlamda, çocukluktan itibaren kronolojik sırayla benzer patikalardan geçer:
Dürtünün iktidarı,
hazın keşfi,
cahil (masum) cesareti,
bilumum kaza,
bilginin kuşatması,
uyanış,
gerçekliğe maruz kalış,
çöküş (ki ilk gençlikte hazır değildir insan gerçeğe),
çöküşün ardından gelen “kaybedecek neyim var” duygusu
ve bu duygunun getirdiği tedbirsizlik,
öz yıkım (hem travmatik geçmiş, hem de tedbirsizlik varsa öz yıkım az ya da çok kaçınılmazdır),
bir miktar duyarsızlaşma (ruhsal derinin kalınlaşması da denebilir),
gerçeklikle karşılaşma (bu kez seçerek ve isteyerek),
acımasız ve acınası müsebbiplerle hesaplaşma ve geçmişin muhasebe defterlerini kapatma,
kabul (fail ya da kurban rolünü almadan kabul),
her şeye rağmen yaşamdan ve yaşamın çeşitliliğinden yana pozisyon alma,
kendini aşan bir amaca adanma (ki bu itidal gerektirir, yani soğukkanlı ve artık ölçülü olmakla mümkün),
kendini gerçekleştirme ve bilgelik yoluna çıkış.
twitter.com/suleoncu/status...
Aristarkus’tan günümüze dek uzanan kısa bir zaman diliminde evrenin merkezi olmadığımızı ve evrenin varoluş amacının üzerimizde toplanmadığını üzülerek öğrendik. Merkezi ve kuruluş amacı bir olmayıp enginlikte ve sonsuzlukta kaybolmuş minnacık ve minyatür inceliğinde, yüzlerce milyar galaksi ve milyarlarca trilyon yıldızla bezenmiş bir Kozmik Okyanusta dönüp dolaşan bir dünya üzerinde yaşadığımızı fark ettik. Cesaretimizi toparladık ve Kozmik Okyanusun sularına ayaklarımızı daldırdık yavaştan. Okyanusun bizi çektiğini gördük. Yapımızla bağdaşır bulduk. İçimizden bir ses Kozmos’un yuvamız olduğunu söylüyor. Yıldız külünden yapılmış bulunuyoruz. Kökenimiz ve evrimimiz uzak kozmik olgularla bağlanmış durumda. Kozmos’un keşfi kendi kendimizi keşif yolculuğudur…
"Eğer kaç yaşında olduğunu bilmezsen, kaç yaşında olurdun?". Amerikalı beyzbol oyuncusu Satchel Paige'in bir sözü bu. Yaş kavramına bakış açımızı değerlendirmemizi sağlıyor. İnsan hayatının bilişsel, biyolojik ve psikososyal gelişimini göz önüne aldığımızda her zaman yaş ile değerlendirilen kategorizasyonlar görüyoruz. Bebeklik,
Hayalimizdeki çocuk yok, Rabbimizin bize emanet ettiği çocuk var. Biz müslüman bireyleriz ve bunu sadece zor durumlarda Rabbimize dua etmemiz gerektiğinde değil, yaşamın her alanında hatırlamak zorundayız..
Şubat ayını 6 kitapla tamamlamış bulunuyorum. #Tavsiyeniteliğinde okuduğum kitapları bırakmak istiyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim😊 (En alta geçen 25 ayın kitaplarını da bırakacağım. Yorum, fikir ve düşüncesini merak ettiğiniz kitapları sorabilirsiniz.)
ŞUBAT AYI
1-Alınyazısı Saati(Sezai Karakoç)
2-Tasavvuf Bahçeleri(Necip Fazıl
İçimizden bir ses Kozmos’un yuvamız olduğunu söylüyor. Yıldız külünden yapıldık. Kökenimiz ve evrimimiz uzak kozmik olgulara bağlı. Kozmos’un keşfi bir kendini keşfetme yolculuğudur.
Peki ama neden Mars 3 bir büyük toz fırtınasına girmişti? Mars 3 fırlatılmadan önce görevi kesin çizgilerle önceden saptanmıştı. Atacağı her adım, yeryüzünden ayrılmadan önce araca yerleştirilen bilgisayara kaydedilmişti. Bilgisayar programını değiştirme olanağı yoktu. Uzay keşfi literatüründe Mars 3’ün görevi «Önceden Programlanmış» olarak bilinir. Programın duruma göre değiştirilmesi mümkün değildi. Mars 6’nın başarısızlığıysa daha da esrarlı. Bu araç Mars’ın atmosferine girdiği zaman gezegen çapında bir fırtına yoktu. Bazen iniş yerinde rastlanan bölgesel fırtına da sözkonusu değildi. Belki de iniş anında mühendislik hatası yüzünden başarısızlığa uğradı. Ya da belki Mars gezegeni yüzeyinde özellikle tehlike taşıyan bir şey vardır.
O ebedi tedirgin, bu rahat, aydınlık insanlarda yaşamın en yüksek biçimini görüyor, ikiye ayrılmış bu insanın nihai ideali birliktir, bu baş kaldıran adam boyun eğmeyi özlüyor. Onun Tanrı azabı diğerlerinde Tanrı hazzına dönüşmüştür, şüphesi kendinden eminliğe, histerisi sağlığa, acısı her şeyi kapsayan bir mutluluğa dönüşmüştür. Son ve en güzel varoluş onun, o bilinçli ve fazla bilinçli adamın hiç tanımadığı bir şeydir ve bu nedenle insan için en yüce şey olarak gördükleri şunlardır: Nahiflik, çocukça bir kalp, yumuşak, kendiliğinden bir neşe.
Çizgi roman dünyâsında manganın konumu çeşitli sebeplerle şahsına münhasırlaşmış durumda. Bir arketipten bile söz edilebilir: Olabildiğince yüksek oranda aksiyon, mümkünse fantastik, alabildiği kadar şiddet içerikli, mücâdele temelli ve sâir özellikleri içeren Japon yazar-çizer takımının çizgi romanlarına manga denir. Ha bir de lütfen sağdan sola
Kartela ~ Ezgi Özbek Şenel
Kırmızı butona basmak, sarı çizgiyi geçmek, mavinin peşine takılıp kaybolmak... Kartela'da her birinin mümkün olduğu bir dünya var. Bu renklerin arasında dolaşmak, hayatın kendi karmaşık dokusuna bir pencere açmak gibi. Ne dersiniz, sizce hayat bu renklerin ardında neler gizliyor olabilir? Her rengin kendi anlamı
"Carl Sagan zamanımızın en parlak bilim insanlarından biridir... İçinde varlığımızı sürdürdüğümüz, akıllara durgunluk veren Kozmos'un sonsuzluğunu dile getirirken bilimin geçmişine, şimdiki zamanına ve geleceğine ilişkin muhteşem bir eser yaratmış."(Associated Press)
Gökyüzüne, Güneş'e ve bizim için ne kadar önemli olduğuna, diğer gezegenlere, atmosferimizin dışına çıkıldığında şu ana kadar nelerin keşfedilebildiğine, evrenin oluşumuna, insanlığın bu konudaki ilerleyişinin tarihine ,gelecekte Kozmos'un içinde nelerin yapılabileceğine ve içinde minicik bir nokta kadar bile olmadığımız, misafiri olduğumuz evrenle ne kadar benzediğimize dair merakınız varsa tam okunacak kitap.
Kainatın sırlarının ne kadarına vâkıf olabiliriz bilinmez. Ama mükemmelliğinden öğrenebildiğimiz ufacık bir bilgi kırıntısı bile hayranlık uyandırmaya veya hayranlığımızı artırmaya yetiyor.
Alanında gayet doyurucu olan kitap, herkesin anlayabileceği düzeyde yazılmış. Bazı terimler bilinmese bile konu bütünlüğü içerisinde anlaşılıyor.
Yazarın kitaptaki son cümleleriyle bitireyim.
"Biz Dünyamız adına konuşuyoruz. Varlığımızı sürdürme yükümlülüğümüzse, yalnızca kendimize karşı değil, aynı zamanda Kozmos'a karşıdır. Yaşam kaynağımız olan o eski ve engin Kozmos'a."
Maya'nın hayatı.
Nietzsche'nin mantığı şudur: Nietzsche, insan varoluşunun bir yanılsama olduğunu yani bir rüya gibi olduğunu söyler, ancak bir yanılsama olmasına rağmen Nietzsche'nin Maya perdesi dediği şey sayesinde hayatımızın anlamlı olduğunu söyler. Yani Nietzsche, Platoncu insan yaşamı anlayışının bir yanılsama olduğuna