380 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
Yıl 1940...Matilda henüz on yedi yaşında hayatın acımasız yüzüyle karşılamak zorunda kalan bir Alman kızıdır.Alt komşusu ve çocukluktan beri arkadaş olduğu Hans ile birbirlerine sevginin bağıyla bağlanmışlardır.Fakat Hitler'in politikaları yıllardır yaşadıkları komşularıyla aralarına bir gecede yıkılmaz duvarlar örer.Çünkü Hans bir yahudidir
Esaret Şehrinde Bir Kitapçı
Esaret Şehrinde Bir KitapçıShari J. Ryan · Arkadya Yayınları · 2022429 okunma
Bir sanatın enstrümanını tanıtmak bir fizikçinin mekanizmayı anlatması gibi kolay olmuyor. Diğer bir deyişle, kişi bu enstrümanla bir şey çalmalı ki dinleyici neler yapabileceği hakkında fikir edinebilsin. Bu durumda enstrümanı çalış şekline ve o çabaya katılan yoğun duygulara önem vermemek elde mi?
Reklam
352 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
1984
Distopik ve politik kurgunun önemli romanlarından biridir.George Orwell, Dünya'da yakın tarihlerde pek çok noktada yaşanan, insan hayatında her anlamda olumsuz etkiler yaratan Soğuk Savaş,Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atılması,Holokost(Yahudi soykırımı), Stalingrad Muharebesi,Ardenler Taarruzu,Midway Muharebesi, Polonya Seferi
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Bin Dokuz Yüz Seksen DörtGeorge Orwell · Can Yayınları · 2014167.9k okunma
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye`de Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir, Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir. Bir
"Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü
Düşüncelerimi, Müslüman bir 'aydin' vs dillendirince ne güzel oluyor
Ebu'l-Hasan Nedvi İslam medeniyetlerinin konumunu şöyle açıklıyor: "Dört Ha­life dönemi sonrasında, cehalet, ihtiras, İran ruhçuluğu, Yunan düşüncesi veya diğer maddeci veya duyumcu sistemler İslam'ın politik teşkilatına sık sık bulaştırılmıştır. Genellikle İslam medeniyeti olarak bilinen ve bazı Müslüman tarihçilere gurur veren de işte bu karmaşık ilavedir. Genel olarak "İslam Kültürü" dendiği zaman anlaşılan şey, Şam, Bağdat, Kurtuba, Gırnata, Isfahan, Semerkant, Delhi ve Lucknow'un debdebeli günlerinde cari olan sanat, mimari, musiki ve edebiyatla, Müslüman imparatorların yaptırdıkları saray ve kalelerdir. Ve yine Müslüman ortaçağda bu merkezlerde yaşanan bozulmuş hayat, İslam Kültürü'nün başarıları olarak kaydedilir. Ne var ki, bu tür uygulamaların çoğu İslam'ın ruhuna aykırıdır. Mesela hükümdarların gösteriş arzularını tatmin için hazineden harcanan paralarla lüzumsuz saraylar ve pahalı anıtlar yaptırılması, o dönemin ileri gelenlerinin lükse ve sefahat içinde yaşamalarına hasredilmiş belirli sanat dallarının teşvik edilmesi kesinlikle gayr-i İslami'dir."
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.