Umarım okuyucularımı mimariyi işitmenin olanaklı olduğu konusunda inandırabilmişimdir. Tabii mimarinin iyi olup olmadığının işitilemeyeceği gibi bir itiraz öne sürülebilir. Buna karşın benim diyebileceğim tek şey mimarinin iyi olup olmadığının görülemeyeceği de olacaktır. Ama bir binanın karaktere sahip olup olmadığını, diğer bir deyişle duruşunu hem görebilir hem de duyabiliriz. Yine de bir binanın mimari değeri hakkında mantıklı nedenlere dayandırılmış bir yargıya varmak olanaksızdır.
"Bir insanın bilinçaltı dünyası ne kadar aydınlatılabilirse, duygusal dünyası hakkında da o kadar fazla bilgi sahibi olunabilir: Sinirlerdeki bozulmaların ve yaşanan sarsıntıların gerçek sebebini belirleyebilmek için, ilkin o ruhun zeminine kadar inmek gerekir."
Hearn'e göre "Hareketliliğini engelleyen her tür eşyayı kullanmayarak, olabildiğince az miktarda giyecekle yaşama yeteneği, Japon ırkının yaşam savaşında sahip olduğu avantajın yanında, bizim uygarlığımızdaki bazı zayıflıkları da gösterir."
İstanbul'u gezdiren bir eser. Ancak aranan bir istanbul var. Mimari zevksizlikten, yaşayan kültürün harap olması hususuna oldukça dikkat çekmiş. İlaveten modernleşme çabamızın bizden neleri götürdüğünüde güzel bir şekilde ortaya koymaya çalışmış.
7. yüzyılda doğan İslam, kısa sürede kendine özgü görkemli bir mimari geliştirmiştir. Mimarlık tarihçisi Henri Stierlin, Müslüman yapılarının bin bir biçimini betimleyip açıklarken, on yüzyılı aşkın bir süre boyunca görkemli bir atılım ve solukla yaşayan canlı bir sanatın hiç değişmeyen yanlarını ve sonsuz çeşitlenmelerini vurguluyor