Diyarbakır sokaklarda,1951’de Diyarbakır’a geldiğimde kara peçeli,kara çarşaflı umacılar bu kadar değildi.Koca Diyarbakır’da çarşafsız ve peçesiz pek az insana rastladım.
Eskiden durum tam bunun aksiydi.
Parkda kadınlar Kürtçe konuşuyordu.
parkta.Hepsi Silvana gideceklerini.
söylüyorlardı.Suriye’den şeyhleri Silvana gelmiş.Bohçayı bağlamış.
kadınlar çocuklarını alıp gitmek istiyorlardı.Ama hükümet mektebi izin verir ama, özel mektepler izin verirler miydi.
Ahhh, dostların çokluğu ile yalnızlığın mevcudiyeti arasında hiçbir alaka olmadığını zamanla anlayacaksınız.
Ne diyordu şair, ne zaman bir dosta gitsem evde yoklar…
Mardin kapı,Diyarbakır ve Doğu Anadolu demektir.Mardin kapıda Doğunun gelenekleri,türkücüleri,
kaçakçıları,hacıları,hocaları,yolcuları,
köylüleri,toprak beyleri,tarlasından atılmış köylüler ne isersen vardır.
Tehlikeli olan, insanın personasıyla özdeşleşmesidir, örneğin profesör ders kitabıyla, tenor sesiyle özdeşleşir. Bu da onların felaketi olur. Çünkü o zaman insan yalnızca kendi biyografisinde yaşar.