Reklam
Aşkta kaybettiklerimizi dostlukla tamamlıyalım. Gel, aydınlık bizi bekliyor.
"İnsan kentte yüz yıl yaşar da çoktan öldüğünün ve çürüdüğünün farkında bile olmaz. Bunu kendiliğinden anlayacak zamanı yoktur, hep meşguldür. İşler, sosyal ilişkiler, sağlık, çocukların hastalıkları, eğitimleri. Kah birilerini konuk etmek, birilerine gitmek gerekir; kah filancayı seyretmek, falancayı dinlemek... Kah kendinizin, aileden birilerinin, kah öğretmenin, yardımcı öğretmenin, dadının hastalıklarının tedavisi gerekir; hayat boş, bomboş işlerle doludur. İşte biz de bu şekilde yaşıyorduk ve birlikte yaşamanın sancısını daha az hissediyorduk."
Sayfa 63 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
“Umutsuzluk tutsaklığın gıdasıdır. Umutsuzluk köleliğin anasıdır. Umutsuzluk yüreğin yıkımıdır.”
Reklam
Kitaplarını elinden düşürmediği Kürt kökenli büyük bir yazarın yürüdüğünü görmüş, koşup elini öpmüş ve ona "Yaşar Amca, bizim de Kürtler olarak dilimiz, edebiyatımız, tarihimiz yok mu?" Yazar elini omuzuna koyarak " Heri!"demişti Olmaz mı? Elbette var Ahmed-i Hani, Ciğerhun, Feqiye Teyran, hangisini sayayım." "O zaman bize niye, sen yoksun diyorlar?"
Sayfa 254
Atasözü
"İt baharı görürmüş ama yediği taşı da Allah bilirmiş."
Reklam
Neşe bulaşıcıdır diyorlar. Yalan. Neşe kolonya gibi bir şey. Dökünüyorsun, o an ferahlıyorsun. Sonra uçup gidiyor, burnundan, elinden, üzerinden. Kasvet öyle değil ama, zamk gibi yapışıyor ve dokunan herkese bulaşıyor.
Ailece birbirimizi düzenli olarak görüyor ama tanımıyorduk..
Yok yahu yapmaz o kadarını" diye yorum yapmıştım. "Her şey beklenir ondan abi, tanımıyorsun sen" demişti babası için. Ben ne beklerdim babamdan peki ? Hiç düşünmemiştim..
Yüzünden, gözlerinden, ellerinden, tepeden tırnağa mutluluk taşıyordu.
Resim