Zamanın yankısı
Zihnimin içerisinde başıma gelecek korkunç bir şeyin hayalini kurmak, o yaşayacağım korkuncluktan çok daha kötüydü aslında ve güzel bir şeyi hayal etmek, onun gerçekleştiğinde vereceği keyiften daha fazlasını sağlıyordu bana.
Sayfa 11 - Martı yayınlarıKitabı okudu
Her yerde, her zaman yabancı olduğumu hissettim. Diğer insanlarla aramda en ufak bir ilgi dahi yoktu. Başkalarının yaşam tarzına ayak uyduramazdım. Kendi kendime derdim ki hep: Bir gün toplumdan kaçacağım; bir köyde, gözden ırak bir yerde kendi köşeme çekilip yaşayacağım.
Reklam
"İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. ben de yaşayacağım. ama nasıl yaşayacağım!.. Bundan sonraki hayatım nasıl dayanılmaz bir işkence olacak!.. Ama ben dayanacağım. şimdiye kadar olduğu gibi.."
Ve ruhum bu acı içinde yaşadığı üzücü ihtiyaçlarla beni harap ve helak etmeseydi... İçinde yaşayacağım yaşam için büyütülmüş olsaydım...
Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde.
Sayfa 77 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Bak, şu saman yağının yanında uzanmış yatıyorum… İşgal ettiğim yer öylesine küçücük, evrende bulunmadığım ve umrunda bile olmadığım alanın yanında öylesine ufacık, yok sayılacak kadar küçük ki… Ve yaşayacağım zaman dilimi benim bulunmadığım ve bulunmayacağım sonsuz zamanın yanında öylesine az ki… Oysa bu atomun, bu matematiksel noktanın içinde kan dolaşıyor, bir beyin çalışıyor, birtakım istekleri var… Ne kepazelik! Ne saçmalık!“
Reklam
O kadar yalnızım, o kadar kendimi herkesten ayrı, herkesten başka buluyorum ki yavaş yavaş kalbimi bir korku; acı, büyük bir korku, “Ne yapacağımı, nasıl yaşayacağım?” korkusu harap ediyor.
Ve ben hâlâ buradayım, yaşayacağım ertesi günü görebilmek için…
Her insanın yaşanması gereken bir hayatı var ve ertelenemez. Sizin önünüzde sizin yaşayacağınız, benim önümde benim yaşayacağım bir ömür var. Son noktayı koyuncaya kadar yaşayacağız. Dediğim gibi yaşam ertelenemez. Normal olarak sağlıklı insanlar olarak yaptığımız seçimler, "yaşamak ya da yaşamamak" konusunda değil, "nasıl yaşayacağımız" konusunda olur.
Hayatının merkezine koyup, herşeyin yaptığın bir insanın kaybının yerini hiç bir şey doldurmuyor. Üzgünüm . Orada oluşan boşluğa yüzlerce gölge sığabilir, belki binlerce ama bir kişinin yerini doldurmaya yetmez. Bunu seni kaybettiğimde anladım. On beş yıldır buraya hep aynı gün geliyorum. Hiç şaşmaz. Her geldiğimde kendimden biraz daha buraya bırakıyorum. Yaşadığım, yaşayacağım her şeyi bir kenara bırakarak bunu söylemekte hak buluyorum. İnsanın çiçeği bir kere soluyor ve bundan sonra gül bahçelerine de sahip olsa hiçbirisi o kadar güzel kokmuyor. Bunu seni kaybettiğim zaman anladım. Seni kaybettiğim gün bütün bahçemi ateşe verdim. Yeniden inşası mümkün olmayan enkazlar ile sürdüm yaşantımı. Bundan sonra o enkazın arasına bir mucize gibi ışık vurur mu, çorak topraklarıma yeniden bahar uğrar mı bilmem ama bunu deneyeceğim.
Sayfa 146 - İkinci adam yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yeniden sarılabilmesini, her şeye baştan başlayabilmemizi o kadar çok istiyordum ki. Keşke onu ikinci bir yaşam boyu yanımda tutabilseydim."Sensiz nasıl yaşayacağım, Eoin?"
SÜT Senelerden beri yapmadığım şeyi yaptım: Süt içtim. Dükkânın içinde su buharı, süt kokusu, insanı ağlatıp uyutacak, kırk sene evvelki bir beşik hatırasına kadar sürüklüyordu... Evet, senelerden beri ne erken uyanmış, ne de süt içmiştim. İşe sütle başlıyorduk. Ne haristi parmaklarımız anamızın göğsünde. O ne dişsiz bir canavar ağzı idi
Aylardır bu konuda çalışıyorsun; bu kadar vaktini verdin buna. Uğraştığına değsin. Hep bir ağızdan: tabii, neden yazmıyorsun? Benim tanıdığım bir yayınevi sahibi var: kolayca bastırırız. Gazetelerde sanat haberleri yazan bir arkadaşım var: biraz bahseder. Reklamcı biri var: kapağını yaptırırız. Kuşe kâğıdına basılmış nefis cıvıl cıvıl şömize bir kapak. Siyah çerçeveli ciddi bir ilan: bu kitap ne ciddi kavgaların, ne büyük ve yaygın sıkıntıların, ne de ezilen insanların romanıdır; bu kitap, mustarip bir ruhun iç çekişlerinin romanıdır. Sizlere hizmetten şeref duyan yayınevimiz iftiharla sunar: Tutunamayanlar. Belli başlı bütün kitapçılarda bulunur. Taşraya ödemeli gönderilir. Büyük bir gazetenin sahibi, bizim kayınpederin liseden arkadaşı. İlanı çok ucuza yayımlatırız. Belki tefrika yapmaya bile yanaşır. Duyurma işini bana bırakın. Sonra, küçük dedikodular çıkarırız yavaş yavaş. Yazar, eserinin o kadar etkisi altında kalmış ki neredeyse kendini öldürüyormuş. Tutunamayanlarla birlikte yaşayacağım diye tutturmuş. Aylarca kendine gelememiş. Dilenci filan görmeye dayanamıyormuş artık. Bir süre sinir buhranları geçirmiş. Az kalsın karısından ayrılıyormuş bu yüzden.
Sayfa 17 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
sayın hayranım soruyor: bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım? Yetmez mi bu elem daha yıllarca mı sürsün? Yakında bitiyor sevgili dinleyicim. Piyasaya bir çıksam mesele kalmayacak. Bütün hesaplarımı yaptım. Maliyetimi çıkardım. Onlara oldukça pahalıya mal olacağım. Belli etmeden yavaş yavaş süreceğim kendimi. Olric’le birlikte karamela satacağız.
Sayfa 173 - İletişim Sinan Yayınları Üçüncü Bölüm
Terapi gibi cümleler
Zeki insanlar asla bir baltaya sap olamaz, olanlar yalnız aptallardır. Evet efendim, on dokuzuncu yüzyıl adamı en başta karaktersiz olmalı, böyle olmaya manen mecburdur; karakter sahibi, çalışkan bir insansa oldukça dar kafalıdır. Kırk yıllık bir ömürden sonra bu inanca vardım. Kırk yaşındayım artık, şaka değil; kırk yıllık koca bir ömür, ihtiyarlığın ta kendisi. Kırk yaşından fazla yaşamak ayıptır; bayağılık, hatta ahlaksızlıktır! Tüm samimiyetinizle, dürüstçe söyleyin, kırk yaşını kim geçer? Ben söyleyeyim size: Aptallarla namussuzlar. Bunu tüm ihtiyarlara, o saygıdeğer, ak saçlı, mis kokulu ihtiyarların yüzüne de söylerim! Tüm dünyanın yüzüne de söylerim! Buna hakkım var, çünkü ben de altmış yaşına kadar yaşayacağım. Hatta yetmişe kadar! Seksenimi bulacağım!.. Durun! Müsaade edin de biraz soluk alayım ...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.