Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
Iyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Vay anam vay!
Ben böyle roman okumadım kardaş. Böylesine güzel betimlemeylen, bu kadar güzel içine alan cümleleriylen hikâyesini yaşattıran, hissettirebilen bir roman okumadım. Hele romanı bitirdikten sonra yüzümü yudum da öyle kendime geldim, birçok sayfasında duygularımlan yaşadım da okudum işte. İpil ipil ışık gibi parlıyor kitabın cümleleri,
Sevgili arkadaşlar, bugün amcam Bekir Bulut vefat etti.Yıkıldım.Ölüm nedeni 15 marttan beridir başımıza musallat olan Corona. Bildiğiniz gibi bulaşıcı hastalıktan ölen şehit sayılıyor dinimize göre, o artık bizim ailemizin şehidi.Allah mekanını cennet eylesin ve rahmet eylesin. Bu konuyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Ailenizi,
“Seni ışıltısız seviyorum”
Bu sözü kitapta gördüğüm andan itibaren düşünmeye başladım. Sevgi bu dünyada bize verilen belki de en güzel duygulardan birisi. Ben yokluğunu düşünemiyorum adımlarımı sevgiyle atarım, bu sadece insan sevgisi de değil her şeyi sevmek…
Attığın adımı, yürüdüğün yolu, soluduğun havayı…
Sana hiç bir çaba göstermeden
Seni yaşayacağım, anlatılmaz;
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
Bu aralar en çok düşündüğüm konulardan birisi bu oldu arkadaşlar.Biz Dünyalık mı yaşıyoruz, yoksa Ahiretlik mi diye? Bunun cevabı aslında çok basit : Çoğumuz dilde Ahiretlik yaşıyoruz.Gönülde ise Dünyalık.Neden mi böyle dedim? Önce iyiliklerimize bakalım.Yaptığımız iyiliğin büyüğü, küçüğü elbet olmaz.İyilik iyiliktir.Ama bir insana 50 liralık
Bugün babamın mezarına gidince gitmeye yakın ona söz verdim. Bir gün yüksek lisansımı tamamlayıp, doktoramı da yapıp seni gururlandıracağım. Evleneceğim adamla gelip mutluluğumu seninle paylaşacağım. Ve bir gün oğlum olursa senin adını vereceğime dair söz veriyorum. Tıpkı sen annenin adını bana verip de acını unuttuğun gibi. Bu söz için yaşayacağım. Ne zaman dibe çökersem bu sözü aklıma getirip yeniden ayağa kalkacağım.
🍃Bir çocuk kitabı okudum.Hikâyede bir kedi var bir de fare..Dost olamazlar mı? Hikâye değil mi, neden olmasın? Çeviriyorum sayfayı.Kedi fareye bir yiyecek uzatıyor. Fare almıyor, "kesin zehirlidir" diye düşünüyor. Çeviriyorum sayfayı. Kedi fareye bir oyuncak uzatıyor. Fare almıyor, "kesin tuzaktır" diye düşünüyor. Böyle böyle çeviriyorum sayfaları. Aralarındaki mevzu bir neticeye bağlanmadan farenin annesi çıkageliyor, yavru fareyi kaptığı gibi giriyor bir ağaç kovuğuna. Yavru fareye nasihat veriyr: "İnsanlara güvenmeyecksin!”
Bir çocuk kitabında, bu mesajın ne işi var diye sorgularken ben, bir yandan da paronayak bir toplum olma yolunda böyle böyle ilerlediğimizi farkettim..Birbir geliyor mesajlar zihnime, “Türkün Türkten başka dostu yoktur”, “Babana bile güvenme”, “İnsan insanın kurdudur” "Bu kadar iyi niyetli olma" gibi gibi...En büyük sorunlarımızdan biri de bu değil mi? “Kimseye Güvenme!”..
Güvenmeyelim ve sürekli tedirgin yaşayalım. İki değil,sekiz gözümüz olsun. Kesin başka bir şeyler dönüyor diye düşünüp herkese şüphe ile bakalım. Böyle mi koruyacağız kendimizi? Daha makul bir önerim var..
Güven…
Sev…
Ama temkinli ol.
Yaşayacağım en büyük hayal kırıklığını, korkarak yaşamaya tercih ederim sevgi ve samimiyet.. :)))
🍀
Evliliğin münasip bir vakti yoktur, evlilik için münasip kişi vardır. Ne zaman evlendiğinin bir önemi yoktur, kiminle evlendiğinin önemi vardır.
Sen treni kaçırmışsın diyenler olacaktır, hiç aldırmayın. Beni istemediğim bir yere götürecekse o tren varsın kaçsın. Mesele birinin parmağında yüzüğünüz olması değildir. Asıl mesele, dinini,