Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
-Yaşayan bir İslam, Kant’tan Gaston Bachelard’a kadar batılı büyük adamlarla bağ kurarak, bilimlerin gelişmesi konusunda tenkitçi bir tefekkürle zenginleşmelidir. -Yaşayan bir İslam, ruhun büyük kaşifleriyle Hind’in Upanişadlarından Çuang Tsö’ye, Kierkegaard’a, Dostoyevski’ye kadar ruhun ilahi boyutlarını tanımış zatlarla zenginleşmelidir. Bütün insanlığın derûni ve manevi hayatına bu açılış, İslam dünyasında bilimlerin yeniden dirilişinin kral yoludur.
Yaşayan dünya ile Kur’an‘ın doğudan seslenişi arasına, eski yazarların artık geçerliğini yitirmiş yorumlarının ve akıl yürütmelerinin girmesine fırsat vermek, geçmiş hakkında yanılmaktır. Çünkü bu, Kitab’ın yaşayan sözünü ölü bir söz haline getirmektir. -Kur’an‘ı bir ölüler kitabına dönüştürmektir.
Reklam
Uydurulmuş bir nesep davası günümüzde yeryüzünde yaşayan bütün Yahudilerin, lok halinde tek bir «ırk»tan geldiğini etrafa yaymaktadır.
Sayfa 57 - Pınar
İslam biliminin asıl katkısı sadece deneysel metot ve imrenilecek sayıdaki keşifler değil bilimi, hikmeti ve imanı birbirine bağlamayı bilmiş olmasıdır. Hikmet sebepten sebebe yükselen bilimin hareket alanına asla sınırlama getirmeksizin, bilimin insanın yıkımına veya ilahi boyutlarının budanmasına değil de kendisine belirlediği insani gayelere yönelsin diye en aşağı gayelerden en yüce gayelere yükselir. Gayeler üzerine düşünme olan hikmet, aklın başka bir kullanımıdır. Batı'nın körelmeye bıraktığı şeydir. Nitekim Batı'da ne felsefe ne teoloji; gayeleri arayan hikmetle, vasıtaları veren bilimin bu tamamlayıcı rolünü artık oynayamıyorlar. Bizatihi gayeler olarak baktığı vasıtaları araştırmaya hasredilmiş olan ''Batılı akıl'', hikmetsizce atomla, silahla, genler ve füzeyle oynayıp dünyayı yıkıma sevk ediyor. İman, aklın tam üçüncü boyutudur. ne sebepleri araştırmada bilim ne gayeleri araştırmada hikmet, asla ilk sebebe ya da son gayeye erişemez. İman, aklın bu sınırının berrak bilinciyle ve hikmetle başlar. Bu sayede iman, aklın ve hikmetin birliği ve beraberliği için zorunlu bir postulatı haline gelir. Zira iman aklın bir sınırı veya muarızı değildir. İMAN, SINIRSIZ BİR AKILDIR.
Yaşayan dünya ile Kur'an'ın doğrudan seslenişi arasına eski yazarların artık geçerliliğini yitirmiş yorumların ve akıl yürütmelerin girmesine fırsat vermek, geçmiş hakkında yanılmaktır. Çünkü bu, kitabın yaşayan sözünü, ölü bir söz haline getirmektir. Kur'an'ı bir ölüler kitabına dönüştürmektir..
Sayfa 107 - Timaş yayınlarıKitabı okudu
152 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Okuduğu her kitabı, dünyanın en iyi kitabıymış gibi anlatan varoşlardan olmadığımı ifade ederek başladığım bu incelemede belirtmek isterim ki; "Gerçek İslam bu değil" cümlesinde kastedilen gerçek İslam'ın çok güzel ifade edilişine şahit oldum. Sünnet adı altında peygamberin sakalını bile putlaştıran bedevi tohumlarına, dinin aslında ne olduğu hakkında metaforik bir anlam sunulmuş. Yazarın amacı, dini satmak değil de anlatmak olduğu için, meselenin özünü ifade ederek dolambaçlı yollara başvurmamış olması beni memnun etti.
Yaşayan İslam
Yaşayan İslamRoger Garaudy · Pınar Yayınları · 200670 okunma
Reklam
Meydan okuyan menfaat boyunduruğunu kaldırmak, toplumun bir kutbunda zenginliğin ve diğerinde fakirliğin birikmesini önlemektir.
Bugün eğer İslam geçmişiyle dondurulmadan, Jaures'nin ifade et­tiği gibi atalarının ocağından, külü değil alevi aktararak ve bir nehrin denize akarken kendi kaynağına sadık olduğu gibi Medine toplumu­nun ruhuna sadık kalarak zamanımızın meselelerini çözümlemeyi bilirse, işte o zaman sadece müslümanlar için değil, fa kat evrensel bir şe­kilde, pozitivist bilimselcilik ve Batılı bireyselcilikle artık felce uğrama­yacak olan ve Medine toplumunun aşkın ve toplumsal temel değerle­riyle beslenecek olan bir toplumun perspektifi açılabilecektir.
Şeriat, ger­çekten insani olan her toplumun kaynağıdır. Hiç kimse, kendi şahsi çıkarlarının veya kendi toplumunun çıkarlarının her şeyin merkezi ve ölçüsü olmayacağını dikkate almıyor.
Amerikan yetkililerine ve onların Batılı derebeylerine göre, iyi ve kötü müslümanlar vardır: İyi müslümanlar, onların siyasetlerine hizmet edenler ve IMF'in emirlerini kabul edenlerdir. Kötü müslümanlar, bu emirlere karşı gelenlerdir.
Reklam
Her zaman "demokrasi" dersleri vermeye hazır olan Batılılar, pet­rol ve parayı görünce, el kesenlere yardım etmekten çekinmezler ve terör yoluyla kendi pazar monoteizmlerini kabul ettirme hususunda on­lara yardım için hazırdırlar.
Mekke'ye giden yol üzerinde, müslüman olmayan kimsenin şehre girmesini yasaklayan bir levha var. Fakat takva sahibi bir Hristiyan Suudilerin Mekke'sinde ibadet edemezken, 1979 yılında bazı isyancılar rejime karşı büyük camide ayaklandıklarında, kral onları camide avlamak için yüzbaşı Barril ko­mutasındaki Fransız jandarmalarını çağırdı. 1978'de Suudi ordusu ve polisi, İranlı hacıların gösterisini önlemede aciz kalınca, ertesi gün he­ men Alman general Ulrich Wegener, milli muhafız askerlerine öğretici olarak atandı.
Embriyonun teşekkülü ve gelişimimize işaret edilen on yedi ayette, is­tisnasız, anatomik veya genetik bir tanımlamanın söz konusu olmadı­ğı, fakat manevi hayata çok daha gerekli bir şeyin söz konusu olduğu açıktır: İnsana, menşeinin hakirliğini, dünyanın yaratıcısı ve düzenle­yicisi Allah'a bağımlılığını hatırlatmak.
Şeriatı uygulamak, el kesmek değildir; devlet için olduğu kadar ki­şiler için de her gün 24 saat Allah'ın şeffaflığında yaşamaktır. Bu ruh içerisinde İslam, basit olan kendine has prensiplerinden hareketle kur­tuluş teolojilerine kendi katkısını sunabilir.
236 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.