216 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İnceliklerin şairinden... "Üç gün akıllıysam beş gün deliyim."
Bazı şairler vardır, kalemlerine öyle tutulursun ki senin için bir yaşam tarzı haline gelir dönüp dönüp onu okumak. Sanki hiç bitmeyeceği düşünülen sevdalar gibi bitmeyeceğini düşünürsün ondan okuyacağın dizelerin. Geçtiğimiz günlerde kitap alışverişine çıkmıştım. Gözüm hemen şiir bölümüne gitti. Ve Tabii Şükrü Erbaş'lara.
Bütün Şiirleri 4
Bütün Şiirleri 4
...
Bütün Şiirleri 4
Bütün Şiirleri 4Şükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2021906 okunma
400 syf.
·
Puan vermedi
·
6 saatte okudu
"Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı. Bedenine sinmiş soylu nefretini, görkemli giysilerin yüzündeki derin acıyı, tunçtan daha katı bir mutluluk maskesinin ardına gizleyerek Hatti kralının emrine koşan ikiyüzlü bir tören adamı. Sevdiği kadın, aşkı uğruna ölürken, kralına bağlılığın vakarıyla ellerini göğsünde kavuşturarak sessiz kalmayı seçen, yeryüzünün en onursuz erkeği. Erkeklerin yüz karası. Aşkı için ölmenin yüceliği yerine, sarayın taş duvarlarında büyüyen kendi değersiz varlığının görkemli gölgesine sığınmaktan çekinmeyen, sefihlerin en rezili. Ben ölüler içinde yüzen, ben, tanrılar tarafından alnına, 'Sonsuza kadar acılar içinde kıvranacaktır,' yazılan Saray Başyazmanı Patasana." Yine Ahmet Ümit ve yine ters köşe bir son...
Patasana
PatasanaAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201223,9bin okunma
Reklam
"Ben zalimler çağında yaşayan bir alçaktım. Tanrıların korkak haline getirdiği bir alçak. Alçakların en acınacak olanı, en tiksinti vereni. Yüreğini dalkavukluk, aklını düşmanlıkla besleyen sinsi bir saray yazmanı. Bedenine sinmiş soylu nefretini, görkemli giysilerin yüzündeki derin acıyı, tunçtan daha katı bir mutluluk maskesinin ardına gizleyerek Hatti kralının emrine koşan ikiyüzlü bir tören adamı. Sevdiği kadın, aşkı uğruna ölürken, kralına bağlılığın vakarıyla ellerini göğsünde kavuşturarak sessiz kalmayı seçen, yeryüzünün en onursuz erkeği. Erkeklerin yüz karası. Aşkı için ölmenin yüceliği yerine, sarayın taş duvarlarında büyüyen kendi değersiz varlığının görkemli gölgesine sığınmaktan çekinmeyen, sefihlerin en rezili. Ben ölüler içinde yüzen, ben, tanrılar tarafından alnına, 'Sonsuza kadar acılar içinde kıvranacaktır,' yazılan Saray Başyazmanı Patasana."
Kuss bin saide'nin ukaz panayırında söylediği söz
"İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! İnsanlar! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağan yağmurlar ve biten otlar, nzıklar ve azıklar, babalar ve analar, diriler ve ölüler, toplular ve dağınıklar; işaret üstüne işarettir bunlar... Çocuklar doğar, anaların babaların yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Dikkat edin, söylediklerime kulak verin! Gökte haber var; ve yerde ibret alacak şeyler! Yeryüzü serilmiş bir döşek, gökyüzü yüksek bir tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez." “İnsanlar! Yemin ederim, Allah'ın katında bir din var, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgili bir din. Ve bir de gönderilme vakti çok yaklaşmış bir peygamber var. Onun gölgesi başınızın üzerine düştü. Ne mutlu onu anlayan ve ona iman edene.” "Vay o bedbahta ki, ona isyan ve muhalefet eyleye! Ve yazıklar olsun ömürlerini gaflet içinde geçiren ümmetlere!"’
Sayfa 49
Çünkü yaşayan herkesin bir geleceği vardır. Sadece ölüler gerçek anlamda hayatlarının bilançosunu çıkarabilir, çünkü artık yaşamaları gerekmiyordur .
“Bu ölüler diyarında bunlar ölüler…”, mezarlığın bakımsız ve terk edilmiş bir bölümünü işaret ederek “bunlar da gerçekten ölmüş olanlar” dedi. “Artık hiç kimse mezarlarına gelmiyor çünkü yaşayan hiç kimse onları tanımıyor. Onlar ölü olmanın ne demek olduğunu iyi biliyor.”
Sayfa 321Kitabı okudu
Reklam
Erkek şiddeti duman gibidir. Her yere süzülür. Devlet ve toplum onun bütün evlere girmesine, çöreklenmesine, kadınları zehirleyip yavaş yavaş öldürmesine, yaşayan ölüler haline dönüştürmesine yardımcı olur.
. İçiniz ceset dolu ,,, dışınız kadavra Yaşayan ölüler ,, gömülmemiş canlılar Nasılsınız.?
Keza kurbanın bu kadar yaygın olmasının sebebi nedir, hiç düşündünüz mü? Çünkü kurban antik Avrasya dinlerinin en temel ritüeliydi. Bir kurban ayininde Şaman ve Brahman en az dört saat ayin yaptırırdı. Dinin birinci şartıydı kurban... Yeni dinde ise (İslam) farz bile yapılmadı. Peygamberimiz iki defa kurban kesmişti, o da hacca gidemediği için! İyiden iyiye azaltılarak hac ile sınırlı hale getirilmesine rağmen kurbanın "neden bu kadar yaygınlaştığı" üzerinde düşünün biraz... Bunun da ele aldığımız konuyla (atalar dini) alakalı olduğunu görürseniz hiç şaşmayın... Keza kandil gecelerinin bu kadar yaygın olmasının sebebi nedir, hiç düşündünüz mü? Şeyhlerin, pirlerin, dedelerin, seyyitlerin, medyumların, cinci hocaların, okunmuş ayetlerin, türbelerin, yatırların, mezarların bu kadar revaç bulmasının nedeni nedir, hiç düşündünüz mü? Çünkü antik Avrasya dinleri ölmedi, yaşıyor. Ciddi bir karşılaştırma yaparsanız apaçık göreceksiniz. Bu ülkenin halkını da devletini de dindarını da laikini de diriler değil; ölüler yönetiyor. Yaşayan akıl ve vicdan değil; veli, şeyh, baba, dede ve ata ruhları yönetiyor.
Reklam
485 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bir hayli genç bir yazarın kitabı olduğu için son derece önyargıyla yaklaştığım bir kitaptı, ama hakkını yiyemem baya akıcı bir dille yazılmış. Yazarın bir sürü kitabı da varmış, neyse yaşımıza bağlı bilmiyoruz diyelim.. Gelelim konuya ; Gökçe talihsiz bir şekilde küçükken anne babasını kaybetmiş, anne gibi bildiği teyzesi ,eniştesi ve sümsük kuzeniyle yaşayan bir lise son sınıf öğrencisi. En yakın arkadaşları Yankı, Burcu (elime verseler boğarım),Erdem ,Alper ve Hakan .. Olaylar Gökçe nin üniversite sonuçlarını öğrendiği gece bir cinayete kurban gitmesiyle başlıyor. (Sene 2005) ve şuan 2015 arasında sürekli flash back yapılıyor. Yankı ve Erdem ölümünden 10 yıl sonra 2.bir cinayet daha işlenince katılın peşine düşüyorlar. Ve evet sonu tam ters köşe oldu benim için, katil gerçekten beklemediğim biri çıktı ve kızı pisi pisine öldürdüğü için sövüp saydım yani .. Kitapta kimseyi tam olarak sevemedim aslında herkesin tuhaf huyları var ,Yaptıklarının çoğu değişik ama belki de öyle şimdi bilemiyorum bana ters gelmiş olabilir .ama sonuçlarına bakılınca ters mış yani dedim .. Daha çok gençlik romanı gibi ama benim gibi kendini genç hissedenler de okuyabilir bence...
Dilara Keskin
Dilara Keskin
Ölüler Konuşamaz
Ölüler KonuşamazDilara Keskin · Ephesus Yayınları · 20226,1bin okunma
Yunan mitolojisine göre başlangıçta Khaos vardı. . Yunanca anlamı açık ya da boşluk olan Khaos, Hesiodos'a göre sonsuz bir boşluktur. Bu boşluktan ilkin Gaia doğar, sonrasında Ölüler Ülkesi'nin en derin yeri Tartaros; daha sonra Eros (bazı kaynaklara göre Afrodit'in oğlu); sonra yeraltı karanlığını simgeleyen Erebos ve yeryüzü
Her şey herkes için benzerdir. Dürüst, ahlâksız, iyi, kötü, temiz, kirli, kendini feda eden, etmeyen, faziletli, günahkâr, biri küfür eden, diğeri küfürden korkan aynıdır. Bu sebeptendir ki, gökyüzünün altında yapılan her işin altında bir kötülük vardır. İnsanoğlunun kalbi kötülük doludur, yaşarken de içlerinde bir delilik vardır, sonra da ölür giderler. Yaşayan bir köpek olmak, ölü bir aslan olmaktan iyi olduğundan yaşayanların içinde hâlâ bir umut vardır. Yaşayanlar öleceğini bilir, fakat ölüler hiçbir şey bilmez, anıları bile yok olduğundan bir kazançları yoktur; sevgileri, nefretleri, kıskançlıkları yok olmuştur. Göğün altında yapılmış hiçbir iş için artık onurlandırılamayacaklardır."
Sayfa 43 - TolstoyKitabı okudu
Yaşayan bir ölü olmak gerçek ölümden daha korkunç , çünkü yaşayan ölüler kırılan kalplerinin acısını hissetmeye devam ediyor.
Sayfa 299Kitabı okudu
Dünya bizim aynamızdır. Aynaya baktığımızda sağ kolumuzu kaldırırız ama aynada sol kolumuzu kaldırdığımızı görürüz. Yaşlılarımızı sokağa atar çocuklarımıza taparız. Oysaki Allah'ın sevgili bir kulu anne duasıyla cennette Musa'ya nasıl komşu olmuşsa; aynı şekilde kötü bir evlat yetiştirmesi yüzünden cehenneme mahkum olmuştur bir başka kul... Egosal bir sahibiyet duygusu ve sevgisinde aşırılık yaşadığımız evlatlarımız imtihan olurlar bizlere. Biz onlara aşırı düşkün olmaya devam ettikçe onlar bizi kendi cehennemimize götürürler. Gönüllü olarak kabul ederiz ama bunu fark etmeyiz bile... Tersinden görüyor ve tersinden yaşıyoruz bu dünyayı... Ölüme yaklaşınca Allah'ı arıyor ve ibadete başlıyoruz.. Oysaki yaşamaya başlamak için ibadet gerekir; hakikaten " yaşamadan" yaşanmaz ki... Onlar , YAŞAYAN ÖLÜLER'dir...
Sayfa 30
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.