Hayatınıza küçücük de olsa dokunan insanları bilirsiniz.O insanlarla zaman daha kıymetlidir.
Peki hayatınızdan zaman çalanları bilir misiniz? Eminim ki farkında değiliz.
Eskiden bir günde alınan yollar şimdi en cok 5 saatte alınıyor. Eskiden günlerce süren işlerimiz şimdi çabucak bitiyor. Eskiden haftalarca sürülen tarlalar şimdi bir gunde
Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
Lev Tolstoy’un Anna Karanina romanı şöyle başlar; “Bütün mutluluklar birbirine benzer fakat, mutsuzluğun kendine has bir hikayesi vardır.” Mutsuzluğun kendi zatında uzun, lirik bir hikayesi vardır. Yaşayanlar bilir.
4.17 ❤️🩹
"7.7 ve 7.6'lık iki depreme de evimde yakalandım. Yaşayanlar bilir ki o an, ne varsa hiç oldu. Sadece 'YAŞAMAK' gerekti. Binlerce ölü hüznü yaşayan insanlara birini daha eklememek için. 1 yıl oldu bugün ve ben bir şeyleri daha sorgulamayı öğrendim. İnsanların yıllarca çalışıp elde ettiği bu dünyadaki her şeyini canlarıyla birlikte bir beton yığını altında kaybedebildiklerini gördüm. Günlerce beton yığınlarına dayanıp enkaz altında soğuktan can verenleri düşünmek acı veriyor her seferinde. Uyanıp ne olduğunu anlayamadan, yatağından bile kalkamadan 5 saniyede çöken binalardaki her candan biz sorumluyuz gibi -öyleyiz-... Ben gömülmek için günlerce karın altında kefen bekleyen cesetleri unutamıyorum. Vicdanımla yüzleşiyorum her gece. Ben belki birilerini kaybetmemiş olabilirim ama depremi yaşayan biri olarak söylüyorum ölen canların hepsinden biz de sorumluyuz, elimizden hiçbir şey gelmedi. Enkaz altında olmayabilir ama biz günlerce ölüm korkusuyla sokaklarda kalırken donarak insanımızı kaybettik. Yaşanan acı çok büyük,insanlarda tranva bıraktı araba sesinden korkar olduk veya depremi yaşıyan birine sorun kış mevsiminden nefret ettiğini anlatacak hiç gelmemesini isteyecek. korkuyor çünkü tekrar aynı şeyleri yaşamaktan korkuyor...Sevdiklerinizi incitmeyin, çünkü onları bir gün incitmek için bile bulamayabilirsiniz. 1 yıl geçti ama korku ve çaresizlik hep akıllarda kalacak iyleşeceğiz ama unutmayacağız...🍂"
Pazar, 24 Ocak 1993 öğle saatleri evde izinliyim gelen telefona kadar. Arayan ekip arkadaşım; ‘’ Hadi hazırlan seni almaya geliyorum ‘’ dedi. Ne oldu ‘’dedim? ‘’Uğur Mumcu evinin önünde öldürüldü, evine gidiyoruz’’ Daha basına tüm detaylar yansımamış , polis telsizlerinde anonslarda manşet haber. Amcamı aradım ''amca dedim biliyor musun ne
"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın."
#31605051
Kitabın ismini ilk duyduğumda direkt aklıma Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bu şiiri geldi. Toptaş hem yazdıklarıyla hem de kitaplarına
Cengiz Aytmatov hakikaten de öyle özellikle 👧🏻90’lar çocukları sokağın toprağını yutmuş çocuklardır. Bu çocukların gizli bir bağı vardır. Diğer şehirlerde ki çocuklarla. Ve Sadece çocukların arasında “Nasıl ya ?” Şöyle anlatayım efendim; Bazı oyunlar vardır, o zaman herkes oynamıştır. O oyunları her şehir de, farklı isimlerle. Misal biz İzmir’de ⚽️MUÇİ
Ya kör olacaksın ya da delireceksin!
Körleşmeyi deliliğin sınırlarında dolaşanların romanı olarak nitelendirmek lazım gelir. Genel anlamda körlük ve delilik kelimeleri, insanın zihin atlasında ürkütücü bir çağrışıma yol açar. Bu kelimelerin yanına birde ‘sınır’ kelimesini konumlandırdık mı gerilim had safhalara ulaşır.
Sınırlarda dolaşmanın
Oyunlarla Yaşayanlar, Oğuz Atay’ın tiyatro eseri. Kısacık toplamda 108 sayfa ama her bir sayfası dolu dolu. Tehlikeli Oyunlar eserine oldukça benziyor ama daha çok içinden bir bölüm gibi… Hani deseler; “Oyunlarla Yaşayanlar, Tehlikeli Oyunlar’ın yayınlanmayan bir bölümüdür, ilk kez iletişim yayınlarından okurun beğenisine sunulmuştur.” Vallahi
Bu kitabı niye okursun?
Sayfaları çevirdikçe insana bakarsın, insanların arasında dolaşır, yüreklerinin ortasından geçersin. Özellikle de kendi coğrafyandakilerin...
Seni anlatır, her gün muhatap olmak zorunda olduklarını anlatır. Baş ucunda durur, zaman zaman rastgele bir sayfa açıp okuyasın gelir.
Kimdir bunları yazan?
Ankara Hukuk’tan
Ben bilmem hiç kendimi korumak zorunda kalmadım
Bilmem ben bi’ çocuğu düşünmek zorunda olmadım
Hiç evlendirilmedim
Evde dayak görmedim
Kendi evimde kendi odama zorla hapsedilmedim
Sözlerinizi kusmadım
Yurdumdan edilmedim
Nefretinizle yanmadım
Lev Tolstoy’un Anna Karanina romanı şöyle başlar; “Bütün mutluluklar birbirine benzer fakat, mutsuzluğun kendine has bir hikayesi vardır.” Mutsuzluğun kendi zatında uzun, lirik bir hikayesi vardır. Yaşayanlar bilir.