"Ey iman edenler, Allah ve peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı muttaki davranın; doğrusu Allah işitir ve bilir."
(Hucurât 1,2)
İman edenler, iman şerefiyle şereflenenler, kendilerini Allah güvencesinde hissedenler, Allah diniyle, Allah âyetleriyle emniyeti yaşayanlar, Allah’a kullukta güven bulanlar, Allah’la kendilerini emniyette bilenler, Allah ve Resûlünün en doğru, en güzel yolu gösterdiğine güvenenler Allah ve Resûlünün önüne geçmemelidirler. Allah ve Resûlünün önünde yürümemelidirler. Allah ve Resûlünün peşi sıra gitmelidirler. Allah ve Resûlüne sormadan, Allah ve Resûlünden izin almadan hiçbir şey yapmamalı, hiçbir karar vermemelidirler. Rabbimiz biz mü’minlerden bunu istiyor. Ukalâlık etmeyeceğiz. Kendi düşüncelerimizi, önyargılarımızı, başkalarının düşüncelerini kitabın ve sünnetin önüne geçirmeyeceğiz. Gündemlerimizi kendimiz belirlemeye kalkışmayacağız. Hayatımızı Allah’ın kitabı ve Resûlünün sünneti belirleyecek. Eğer gerçekten inanmışsak, gerçekten bu sözümüzde samimiysek o zaman zinhar Allah ve Resûlünün önüne geçmemeliyiz. Allah ve resûlünün koyduğu kuralların, buyrukların, yasaların, kanunların, dinin, bizden istediği hayat programının önüne alternatif bir din, alternatif bir kanun, alternatif bir yol, alternatif bir değer yargısı koyarak onun önüne geçmemeliyiz.