Monte Cristo ile çıktığımız maceranın bugün sonuna geldim. İlk elime aldığımda hiç bırakmak istemediğim kitabın ilk cildini bitirdiğimde 1 ay kadar ara verdim bu kitaba çünkü veda etmek istemiyordum henüz Kont'a.
Hayranlık uyandıran bir hikaye Monte Cristo, öyle sevdim ki nasıl öveceğimi dahi bilemiyorum. Öyle akıcı, öyle güzel ki! Monte Cristo'ya, zekasına, kurguya hayran kalmamak imkansız!!
Ben bitirmeye kıyamadım diye okumam uzun sürdü fakat sayfa sayısının ürkütücü büyüklüğünün hikayenin akıcılığına baktığımızda epey önemsiz kaldığını söylemem gerek.
Konusuna gelecek olursak
Edmond Dantes'in en mutlu gününün bir cehenneme dönmesiyle başlıyor her şey. Hainlikler, entrikalar daha en baştan kendini gösteriyor. Masum bir adam bir iftirayla kendini zindanda buluyor. Ah adalet, şu dünyada öylesine karşılığını bulmayan bir sözcük haline geldin ki Edmond'ın başına gelenlerle bir kez daha anlıyoruz. Ah o zindanda neler çekti Edmond ama bir umut ışığı da buldu yine aynı yerde ve her şey değişti. Başta Edmond!! Bu değişimle kurgu öyle merak uyandırıcı bir hale geldi ki, acaba şimdi ne olacak diye hayranlıkla sayfaları çevirmekten kendimi alamadım. Olayların olayları doğurduğu bu değerli klasik hakkında daha detaylı bir yorum yapmayacağım. Çünkü şu an yorumumu okuyup, henüz kitabı okumayan bir okurun tadını kaçırabilir. Bu kitapta buna hiç gerek yok. Kendinizi Monte Cristo Kontu'nun emin ellerine emanet edin ve favorilerim arasına giren bu kitabı mutlaka okuyun diyorum!!
Ve Monte Cristo Kontu'nun sadece bir intikam hikayesi olmadığını, aşkın, umudun, asaletin, adaletin hikayesi olduğunu hatırlayın!!