Ya Asya Türkiyesi? Fakat onun üstünde de; Türk, Arap, Kürt, Ermeni gibi ayrılıklar yok muydu? Bütün şu Arabistan'a biz, nasıl bizim! diye bilirdik ki, oralarda, yüzyıllardan beri israf edilen kanımızdan başka bizim olan hiçbir şey yoktu.
Hassas ana okuma bilmeyen insanımızın kağıt parçasına bakışı
Nereden gelmişse gelmiş, ister bir rüzgâr uçurmuş olsun, sokağa düşen her yazılı kâğıt parçasını gören büyük küçük herkes, onu hemen yerden kaldırırdı. Bir saçak arasına, bir duvar kovuğuna sokuştururdu. Ayak altından kurtarırdı. Çünkü üzerinde harfler, yazılar taşıyan bir kâğıt parçası kutsal bir şeydir. Çünkü Kur'an kağıtlara yazılırdı. Ve o rüzgarların uçurduğu kağıtları parçası bir Kur'an yaprağı da olabilir.
İnsan kalbi onun, bir Allah evi değil, bir kul yapısı olduğu için üstüne titrer. Onun ilân ve temsil ettiği ilàhî varlığı, korkarak değil, severek benimser. Onun sevdirdiği şeyi insan, hiç korku duymadan sever.
Bu şehirde doğan ve yaşayan bir insan, hatta hig başını secaeye koymamış olsa bile, gökleri delen bu minarelerin șerefelerinden, günde beş defa adı dünyaya ilân edilen üstün varlığın ve onun dünyaya gönderdiği kutsal elçinin şanları ister istemez ruhunda da duyardı. Bu ezanların çağırısı, bu ezanların yaydığı iláhî varlık, bu şehrin sokaklarında bir hava gibi eserdi. Bir hava gibi teneffüs edilerek yaşanırdı. ..