Bir sinema filminde karşıma çıkmıştı. İyi ki de çıkmış. Çünkü içinde yaşam olan şiirleri hep severim. Ve kitabı okumaya karar verdim.
Kısacası:
Eğer istersen
Bütün saadetler mümkündür.
Geçen ZamanZiya Osman Saba · Varlık Yayınları · 199168 okunma
Bir yeşil yer bilirim ormanların içinde,
Bütün gün mavi bir gök, bir rüzgâr, akşam esen.
Dedikodusuz bir köy, herkes kendi işinde,
Bahçeli, küçük bir ev, kapıyı çalınca: Sen!
Guguk Kuşu filminde komik sahnelerinden biriydi. O sahnede delilerden yanaydım. Ta Randle o repliği söyleyene kadardı aklım: "En azından ben denedim, hiç değilse bunu yaptım."
Ya Asya Türkiyesi? Fakat onun üstünde de; Türk, Arap, Kürt, Ermeni gibi ayrılıklar yok muydu? Bütün şu Arabistan'a biz, nasıl bizim! diye bilirdik ki, oralarda, yüzyıllardan beri israf edilen kanımızdan başka bizim olan hiçbir şey yoktu.
Nereden gelmişse gelmiş, ister bir rüzgâr uçurmuş olsun, sokağa düşen her yazılı kâğıt parçasını gören büyük küçük herkes, onu hemen yerden kaldırırdı. Bir saçak arasına, bir duvar kovuğuna sokuştururdu. Ayak altından kurtarırdı. Çünkü üzerinde harfler, yazılar taşıyan bir kâğıt parçası kutsal bir şeydir. Çünkü Kur'an kağıtlara yazılırdı. Ve o rüzgarların uçurduğu kağıtları parçası bir Kur'an yaprağı da olabilir.
İnsan kalbi onun, bir Allah evi değil, bir kul yapısı olduğu için üstüne titrer. Onun ilân ve temsil ettiği ilàhî varlığı, korkarak değil, severek benimser. Onun sevdirdiği şeyi insan, hiç korku duymadan sever.
Bu şehirde doğan ve yaşayan bir insan, hatta hig başını secaeye koymamış olsa bile, gökleri delen bu minarelerin șerefelerinden, günde beş defa adı dünyaya ilân edilen üstün varlığın ve onun dünyaya gönderdiği kutsal elçinin şanları ister istemez ruhunda da duyardı. Bu ezanların çağırısı, bu ezanların yaydığı iláhî varlık, bu şehrin sokaklarında bir hava gibi eserdi. Bir hava gibi teneffüs edilerek yaşanırdı. ..