"Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!"
- Peki, sen ne görüyorsun bakalım?
"İnsan, sadece insan. Seven, acı çeken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan."
Yalnızlık alıp karşına kendini,
öteki kendilerinle konuşmaktır.
Bakışmaktır, öteki kendilerinle;
dövüşmektir.
Kimi zaman da, öldürmektir
içlerinden sana en çok benzeyeni,
benzemiyor diye.
Yalnızlık, öldürmektir.
Ne demezsin... Ankara'ya varmadan biz de öyle bildik kendimizi. Lakin Meclis'e varınca ne görsek... Orda öyle Zübükler var ki, hey heey, bizim zübüklüğümüz hiç sökmüyor. Analar ne Zübükler doğururmuş kardeşim... Bizim zübüklüğümüz orda para etmedi.
Bir namuslu tutturmuş gidersiniz, dedi. Namuslu olup da ne olacak, bir iş beceremedikten kelli... Varsın çalsın çırpsın da, arada ucu kasabamıza da dokunsun. Sünepe, uyuntu oturmuş da çalmamış, ne çıkar efendi? Doğru mu dediğim? İnsanda ağız varsa elbet yiyecek. Adam odur ki, hem yesin hem yedirsin..
Sayın büyüklerim, sevgili hemşerilerim. Bizim başımıza her ne kötülük gelmişse bilgisizlikten gelmiştir. Biz bilgisizlikten çok çektik, daha da çekmekteyiz. Cami yaptıralım diyorsunuz. İyi, hoş... Başüstüne yaptıralım. Ama cami ne gerek? Kasabamızda cami yok mu? Cemaat dolup dolup taşıyor da, camimiz almıyor mu? Şükür Allaha camimiz var, atalarımızdan kalma... Eskidir, yıkıktır derseniz anlarım. Bana kalırsa yeniden cami istemez. Çünkü gereği yok. Gelin, bu derneği kuralım, ama cami yaptırma derneği olmasın da okul yaptırma derneği olsun. Okul yaptıralım.