Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Demiş yaşlı Kavafis
Bu şehir arkandan gelecektir, başka bir şey umma, bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok, ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
Reklam
Her dakika başı burnunu çeken sümüklü bir adam oturdu yanıma. Uçak havalandı. Umutlarımı geri kazandığım topraklara veda ederken yanımda oturan sümüklü adama baktım. Eski müdürümü anımsatıyordu bana. Rezil hayatının farkındaydı ama etrafındakilere lüks içinde yaşayan mutlu bir adam rolü yapmayı seviyordu hostesten bir kadeh şampanya isterken. Bana
Sayfa 428Kitabı okudu
Direkler eğik, burnumuz batmış suya; İnsan düşmanın sillesinden kaçar ya Soluğunu ensesinde duya duya Ve koşar başını hiç kaldırmadan, Gemi öyle koştu, rüzgar öyle coştu: Kaçtık güneye hiç durmadan
İletişim
Genelev Mektupları
I. Tenime yabancılaştım, etime … Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi Şimdi yalnız bilmem neden Zaman zaman yüzüme vuran Bir utancı perdeliyor sadece.
Sayfa 37 - Kırmızı Kedi Yayınevi
"Karaya çekilmiş, çürümeye terk edilmiş yaşlı bir gemi iskeleti gibi direniyorum zamana..."
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
ÇAMUR sıkıntı basıyor yolcular yanaşamıyor gemi kıyı az ötede yanaşamıyor azapların en elimi kıyı yanındayken yanaşamamak kaptan çabuk tut elini kaptan elini gemi dokununca iskeleye kanatları dökülecek kuşların iskeleye dokununca gemi birer birer düşecekler denize yanaşamıyor gemi,gemi yanaşamıyor nefessiz kalıyor yaşlı bir kuğu ah çamur! toprakla suyun çocugu.
Direkler eğik, burnumuz batmış suya; İnsan düşmanın sillesinden kaçar ya Soluğunu ensesinde duya duya Ve koşar başını hiç kaldırmadan, Gemi öyle koştu, rüzgâr öyle coştu: Kaçtık güneye hiç durmadan.
Dağlanır ağlarım bu veda türküsüne
Çayırdan, fundalıktan geçerek eve döneriz. Koyunlar rahat rahat yatarlar, atlar ise çevrede otlar. O sırada kulağımıza bir ses gelir, bir türkü söylenmektedir. Ya genç ya da yaşlı bir çobandır bu türküyü söyleyen. Dedem beni hemen durdurur: “Bak dinle”, der, “böyle türküyü her zaman duyamazsın.”
Seni hep bütünüyle yansıtabilmektir istediğim, ve kör ya da yaşlı olmamak hiçbir zaman, senin o ağır, yalpa vuran suretini taşıyamayacak kadar. İstediğim kendimi geliştirmektir. Eğrilmiş olarak kalmamak hiçbir yerde, çünkü ancak bir yalana dönüşürüm eğrildiğimde. Ve senin önünde gerçek olabilmek. Tanımlamak istiyorum kendimi, uzun uzun ve yakından bakılmış bir resim gibi, anladığım bir sözcük, su içtiğim testi, annemin yüzü, en korkunç fırtınalarda beni taşıyabilmiş bir gemi gibi.
Sayfa 94 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - PDF
Reklam
Bomboş var olacağım. Kendi doluluğumun boşluğunda. Ve bir başıma. Ve bağımsız. Ovadaki yalnız ağaç gibi. Yaşlı ve büyük. Ve yalnız. O vadide. Bir yamaçta. Başıma buyrukluğuma hayranım. Sayısız görüntülerden sayısız uykusuz gecelerden, sayısız güneş ışınlarından, sayısız tren, otobüs, uçak ve gemi yolculuklarından, yürüyüşlerden artakalan tek olgum.
Karaya çekilmiş, çürümeye terk edilmiş yaşlı bir gemi iskeleti gibi direniyorum zamana.
Yahya Kemal "Sessiz Gemi"de, gidenlerin ulaştıkları yerden memnun oldukları için geri dönmediklerini söylemişti. Cahit Sıtkı'ysa "Öldük ölümden bir şeyler umarak" diyor. Baudelaire'e gelince, "lanetli şair" kimsenin görmedi- ği, hakkında hiçbir şey bilmediği ölümü engine yelken açan yaşlı bir kaptana benzetiyor: "Ey ölüm, yaşlı kaptan! Demir almak zamanı geldi." İyi de yolculuk nereye? Bu soruyu "Bilinmeze!" diye yanıtlamak işin kolayına kaçmak gibi geliyor bana. Daha doğrusu "Nereye?" değil, "neden?" olmalı. Evet, neden ölüyoruz? Yontma taş devrinden bu yana insanoğlunun anlamakta güçlük çektiği ama ister istemez boyun eğdiği doğa yasası gereği ölüyoruz, doğru, ama neden? That is the question. Peki Demir'in mektubunda şaka yollu dile getirdiği özleme kapılır da, Portekizli yazar Saramago'nun Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş romanında yaz- dığı gibi ya ölmeyiverirsek? İşte o zaman seyreyle şenliği
�RUVA SAVAfi'NIN N E DENi Tarihteki Onlü Çatışmanın Açıklanması Truva Savaşı olarak bilinen Akalar (çeşitli Yunan kabilelerinin ordu­ larına verilen ortak isim) ile Truvalılar arasındaki on yıllık çatışma klasik mitolojideki en ünlü olaydır. Bu, sayısız trajedilere yol açan uzun, kanlı ve yıkıcı bir savaştı. Bu savaş çeşitli savaşçıların
Resim