Neredeydin diye sorma
derim ki "işte öyle"
Topraktan söz etmeliyim önce taşların kararttığı sürüp giden nehirden söz etmeliyim kendini yok eden
Ben yalnızca kuşların yitirdiği şeyleri bilirim
geride kalan denizi, kız kardeşimin ağlayışını
Neden bu kadar çok bölge var? Neden bir gün başka bir günle birleşir?
Karanlık gece birikir
Öncelikle yazarın dilinin, dönem Osmanlı Türkçesine rağmen berraklığı ile karakterlerin ruh tahlillerini ve hissiyatlarını okuyucuya ustalıkla aktarması önünde saygıyla eğiliyorum. Okurken sadece romanın içine değil, karakterlerin dünyalarına ve hatta hislerine dahil oldum. Açıkcası beni en zorlayanı buydu. Çünkü aşkın getirdiği acılar,
I.
Tenime yabancılaştım, etime
…
Saçlarım o eski güzelliğini
Çoktan yitirdi
Şimdi yalnız bilmem neden
Zaman zaman yüzüme vuran
Bir utancı perdeliyor sadece.
Direkler eğik, burnumuz batmış suya;
İnsan düşmanın sillesinden kaçar ya
Soluğunu ensesinde duya duya
Ve koşar başını hiç kaldırmadan,
Gemi öyle koştu, rüzgar öyle coştu:
Kaçtık güneye hiç durmadan
En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim :Eğer imkanım olursa bu kitabı muska kadar küçültüp boynuma asmak isterdim. Öyle ki hep hatırlamak için hep yanımda olsun. Hatırladıkça Marquez 'in büyüsü hep benimle olsun. O ladar ki eğer bir hikaye aklımdan silinirse ve ben bu unutmuşluğu fark edecek olursam çok üzülürüm. Çünkü bu kitap adeta bir