Kürdistan meselesi, ne zamanınızda ve ne de selefleriniz zamanında başlamış değildir. Türkiye'de Kürdistan meselesi Kürt ümerasının, ilk Osmanlı Tarihi (Heşt beheşt) müellifi İdrisi Bitlisi vasıtasıyla Yavuz Sultan Selim' e, sunni bir hükümdara beyat ettikleri günden beri mevcuttur. Osmanlı tarihi tetkik olunursa, muhtelif isim ve unvanlar altında Kürdistan meselelerine tesaddüf olunur. Her hadiseyi ismiyle yad etmek itiyadında olan vakanüvistlerin eserlerinde ise bu meselenin kendi unvanı Kürdistan Meselesi sernameleri altında olunduğu kesvetle görülür. Evet, mesele çok eski zamandan beri mevcuttur.
Sayfa 16
Yavuz Sultan Selim
''Ben ülkeler zapt etmek niyetindeyim, siz ise beni bir hırsız kalesi olan Rodos'la uğraştırmaya çalışıyorsunuz. Rodos'un zaptı, mevcut olduğunu bildirdiğiniz mühimmatın iki kat daha fazlasına muhtaçtır. Artık üzerime gelmeyiniz. Benim bundan sonra yapacağım sefer ahiret seferidir!''
Sayfa 161 - VezirlereKitabı okuyor
Reklam
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'da bulunduğu sırada Cezayir'i fethederek müstakil bir hükümet kurma yolunda olan Barbaros Hayrettin Paşa; kendisine bağlılığını bildirmiş, artık denizlerde Osmanlı kudretinin gösterileceğini söylemişti.
Tutmaz kanâ'at ehli müsellem gedâlıgın Kalb-i selîmin olmayıcak şeh Selîm isen "Nâilî-i Kadim (Yavuz Sultan Selim dahi olsan, kalbin selim olmadıktan sonra kanaat eden kalpler saba layıkıyla kulluk etmezler.)
Yavuz Sultan Selim kendi tarzında bir kavuk giyerdi ve bu onun adıyla anılırdı. Sezgileri oldukça kuvvetli ve ileri görüşlü olan Padişah, yine bir gün odasında bunu giydikten sonra aynaya bakarak şöyle der: "Demek dünyaya sığmayan kafa bir kavuğa sığabiliyormuş!"
Elma YayıneviKitabı okudu
Babası II. Bayezid'den devraldığı hazinenin durumu hiç de iyi değildi. Yaptığı seferler sayesinde hazineyi ağzına kadar doldurup kapısını mühürlettikten sonra şöyle bir vasiyette bulunur: "Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi hâlde Hazine-i Hümayun benim mührümle mühürlensin." Bu vasiyet sonrasında Osmanlı İmparatorluğu boyunca hazine hep Yavuz Sultan Selim'in mührüyle mühürlendi. Çünkü ondan sonra hiçbir padişah hazineyi ağzına kadar dolduramadı.
Elma YayıneviKitabı okudu
Reklam
Yavuz Sultan Selim gösterişten hoşlanmazdı. Ağaç tabaklarda her öğün tek çeşit yemek yerdi. Bir gün yabancı bir elçiyi kabul edecek olan Padişah'a vezirleri gösterişli bir kıyafet giymesini önerdiler. Fakat Yavuz Sultan Selim her zaman olduğu gibi sade bir kıyafeti tercih etmişti. Yalnız tahtının yanına da büyük bir kılıç koydurmuştu. Elçi görüşmesini bitirip dışarı çıktığında vezirler, Padişah'ın daha önce emrettiği şu soruyu sorarlar: "Padişahımızı nasıl buldunuz?" Elçi bir yandan alnındaki teri silerken soruyu yanıtlar: "Tahtın yanındaki kılıca bakmaktan padişahınıza bakamadım ki…"
Elma YayıneviKitabı okudu
Yavuz Sultan Selim yapacağı seferleri hep gizli tutardı. Yine böyle bir sefer hazırlığı sırasında vezirlerinden biri ısrarla seferin nereye yapılacağını sorunca Padişah şöyle der: "Sen sır saklamasını bilir misin?" Vezir beklediği cevabın ümidiyle, "Evet hünkarım, bilirim" dediğinde Yavuz şu cevabı verir: "Ben de bilirim… "
Elma YayıneviKitabı okudu
" Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ölüme götürür." Yavuz Sultan Selim
Yavuz Sultan Selim 2 yılda yaptığı seferler neticesinde, Osmanlı'nın daha önce 8 padişah döneminde elde ettiği topraklardan daha geniş bir toprağa sahip olmuştu.
Reklam
•Yavuz Sultan Selim•
Hasan Can’a sorar koca Sultan: —Hasan Can, bu ne haldir? —Cenab-ı Hakk ile beraber olma vaktidür Sultanım! Son nefeslerini vermekte olan Sultan bu cevaptan alınır, gücenir. Son kılıcını diliyle sallar: —Hangi eksiğimizi gördün de böyle söylersin Hasan Can? Sen bizi şimdiye kadar kiminle bilirdin ki?
Sayfa 85
“Ben yeryüzünün Halifesiyim.” (Yavuz Sultan Selim)
Sayfa 81
Hilafet
...1970'li yıllarda idi. Ankara'daki bazı diplomatik çevrelerde, bizim de şahidi olduğumuz bir söylenti dolaştı. Buna göre, Suudi hükümeti Türkiye'den 3 milyar dolar karşılığı, Hırka-i Şerif'i yani Hz. Peygamber'in, Yavuz Sultan Selim'in 1517'de Mısır'dan getirdiği Hilâfet hırkasını kendisine vermesini istemiştir. O yılların, zamanın Başbakanı Süleyman Demirel'in deyimi ile, Türkiye'nin 70 sente muhtaç olduğu bir dönem olduğunu hatırlatalım. Bu söylentide resmî bir teşebbüsün söz konusu olabileceğini sanmıyoruz. Yalnız, bu istikamette, şu veya bu şekilde zemin yoklaması, ağız araması yapılması ihtimali daima mevcuttur.
Sayfa 180
"Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar." Düşmanlara korku salan büyük hünkârlar, nefislerinin düşmanlığından hep sakınmışlardır. İlgi ve övgülerin, gönül hanesinde yayılan ihlası zedelemesinden korkarlar. Ancak garipler sofrasını donatır, haneleri bayram yerine çevirirler. İhtişam ve sefahatten hoşlanmaz. Şahsî harcamalardan rahatsız olur. Babası gibi sadeliği sever. Onca varlık içinde dahi tek çeşit yemek yer. Yemeğinin kabı tahtadan, tuzu ihlastandır. Yavuz Sultan Selim Han
İlme hürmet vesilelerinin en yükseğini at vermiştir: -Alimlerin bindiği atın ayağından üstümüze sıçrayan çamur şerefimizdir. Yavuz Sultan Selim
Resim