Anlıyorum ki uzun seneler ömrümün üç ihtirası olacak: Seni uzaktan görmeye mahkûm olmanın acısı, kitaba doyamamak ve istediğim gibi yazamamak...
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey. İçim dolu dolu... Boşalamıyorum... Kalbimin kanıyla kalbim boğulacak gibi...
Reklam
Etik isgali tepine tepine soylemesi hiçbir şey ifade etmiyordu. Dogramacilar'in da konuya dahil olması sasirtmadi. O yıllara ait başlarin hepsi ince ince işlenmişti. Okuyup da yazamamak bir saatte alınan belge gibi.
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey.
Eğer geliyor ise durduk yere anılar aklına anıların sahibine mi kızmalı? Yoksa orada yaşanmışlıklar olduğunu bile bile oraya giden ayaklarımıza mı? Unutamıyorsak geçmişi iz kaldıysa deride ne yapmalı o zaman başımızı önümüze eğip kabullenmeli mi yoksa baş kaldırıp üstüne üstüne gitmeli mi? Herkesin sandığı kadar güçlü değilsek peki insanlar daha fazla üstümüze gelmesin diye göstermeli miyiz? Ya da güçsüz halimizi görmesinler diye rol mu yapmalıyız? Bir insan canı yanarken ne kadar güçlü durabilir dışarıya karşı ne kadar sabır gösterebilir onların yüzsüzlüklerine. Maskesini hep en iyi yapıştırıcı ile mi yapıştırmalı yüzüne. Kırgın bir insan ne kadar sürede iyileşebilir ne kadar zaman ne kadar insan gerekir eski hali dönsün diye? Bazen çok dolu oluyor kafam kendi sesimi duyamayacak kadar dolu yazdıklarımı okuyabilecek ama idrak edemeyecek kadar dolu. İçimdeki hevesleri anıları güzel insanları öldürmek sandığım kadar zor olmadı hiç bir zaman. Ben bilmiyordum ki asıl zor olan tutmam gereken yasmış. Bana yanlışta yapılsa ihanet de edilse öldürmek zorunda kaldığım şey ne kadar kötü de olsa ister istemez gerekiyormuş yas tutmak. Üzülmek gerekiyormuş arkasından uykusuz kalmak yazmak istemek ama yazamamak nefes almak istemek ama alamamak hayata devam etmek istemek ama edememek. Kendi bedenimin bana haram oluğu gecelerde o beni üzen anıları özlemek...Titrek ellerimle bir çıkış yolu aramak lazımmış bazen..
istediğini yazamamak, ne büyük bir baskıydı yazmaya girişen insan için.
Reklam
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey. İçim dolu, dolu... Boşalamıyorum... Kalbimin kanıyla kalbim bo­ğulacak gibi...
Sayfa 46
Her düşündüğünü, her istediğini yazamamak ne kötü şey.
Yazmak ile yazamamak arasındaki dengesizlik,içinde bulunduğun belirsizlik değil,beyninin sana sunduğu değer ölçüsüdür aslında...
tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkumdur…
“Tarih bilgisi herkese lüzumludur ve bu, asrımızda açıkça kabul edilen hususlardan birisidir. Böylece, bütün vatandaş­larını mecburi tahsile tabi tutan büyük milletlerde, Tarih ilmi de yazı gibi, matematik gibi okutuluyor. Çünki gerçek şudur ki; herkes için, daima söylediği keli­meyi yazamamak veya hergün aldığı şeylerin parasını hesap edememek, ne kadar insanlığın derecesini küçültecek bir kusur ise; aynı şekilde ferdi, vatandaşı bulunduğu, sayesinde yaşa­dığı cemiyetin ve belki insanlık aleminin en büyük adamla­rından, büyük hadiselerinden bütün bütün habersiz olmak da o kadar ayıp sayılacak bir bilgisizliktir."
Reklam
bütün kardeşleri ölümler ve miras bir araya getirdi. tıpkı merkez kaç kuvvetinin artık kaçmaması gibi ya da ışık hızının, ışık hızınca yavaşlatılması gibi. yani böyle bir şeydi... tam olarak nasıl oldu bilmiyorum ama hiç tanımadığım yüzleri gördüm. birisi öldü ve bununla birlikte hiç tanınmadık yüzler dirildi. hep böyle oluyordu... duymuştum... buna hazırlıklıydım fakat bu kadar yeni yüzün hikayesini öğrenecek fırsatı nasıl bulacaktım. neticede kan bağım varmış, uzaktan. iyi de bu kan nasıl bu kadar hızlı dağıldı da birbirini tanıyamaz oldu. küçükken elimin kanamasını bahane edip kan kardeş olduğum mahalleden arkadaşım emre'yi bile hâlâ hatırlarım. hatta B Rh+ kana ihtiyaç var denildiğinde kan bağışına gittiğim yaşlı amcanın ölümü dahi herhangi birisinin ölümünden daha fazla yüreğimi burkar. hâl böyleyken, ne kadar kan parası verilmesi gerekiyordu ki bütün kanları bir yerde yani ilk yayıldığı, bunca toprağı zamanında pay etmeyen büyük büyük babada toplayalım? ama dediğim gibi ben alıştım bunlara. alışmadığım ve sebebini bir türlü öğrenemediğim şeylerde var... mesela hâlâ kara yolunu kullanmak yahut sırra kadem basmanın ne olduğunu çözememek ve kalbimden silince, kağıda bir daha yazamamak. bunları da çözersem, şu deli gömleğini de çözeceğimi düşünüyorum. neyse babaanne bu gece böyle geçti, yarına sağ çıkarsak oğullarının ne haltlar karıştırdğını alzheimerına rağmen anlatmaya devam edeceğim...
Ancak, insanların dünyasında yazamamak ap­tallık anlamına gelir. Bir insan, kitap ve gazete okuyamıyor­sa aptal demektir. Kural böyledir.
Yks ye hazırlanmak=şiir yazamamak
Tek mesele yazamamak da değil. En fenası da yazma konusundaki özgüvenimi kaybettim. Kısa süre önce yazdığım bir şeyi okuduğumda, bana hiç ilginç gelmiyor, ne demek istemiştim, kendim de bulamıyorum. Sanki kirli çoraplar yere fırlatılıp atılmış da uzaktan onlara bakıyormuşum gibi bir his duyuyorum. Bunları yazarken ne kadar çok zaman ve enerji harcadığımı düşününce, yaşamaktan nefret eder hale geliyorum.
790 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.