Benim büyümemde, toplumsal değerleri kazanmamda, belli bir ahlak anlayışına ve yaşam görüşüne kavuşmamda üç yazar çok etkili oldu. Sait Faik, Haldun Taner ve Mişel Zevako. Sait Faik’ten insan ve doğa sevgisini, Haldun Taner’den mizahı ve kendi kendimle alay etmeyi, Mişel Zevako’dan da “Şövalyeliği” öğrendim.
Ders çalışırken, hayal edilen diplomanın getireceği özgürlük ve bağımsızlık özlemi, diploma töreni anından daha anlamlıdır. Bir kitabı yazarken, ya da bir oyuna çalışırken, o kitabın ya da oyunun bittiğinde alacağınız doyumu düşünmek, birkaç dakikalık alkıştan ya da kısa bir övgü yazısından çok daha uzun ve bu nedenle de doyum düzeyi çok daha yüksektir. Bir yazar, bir sanatçı, bir bilim insanı, bütün bir ömür boyunca çalışır. Doruğa ulaşmak için değil, kendisi için. Çalışmaktan zevk aldığı için: Sonra bir gün bakmış ki, dorukta.. Dorukta olduğu için yapılan tören, tutulan alkış, aynen, bir cinsel doruk noktasının saniyelerle ölçülen süresi kadar bir anlam taşır. İşin asıl keyfi, öncesinde ve sonrasındadır. Öncesinde, yaptığı işten, çalışmaktan, birikimini artırmaktan, kendini eğitmekten, sevgiliye kavuşmak için çaba göstermekten zevk almak. Sonrasında, yaşadıklarını yeniden duyumsamak, dorukta olmanın, oraya varmak için sarf ettiği çabaların tadını düşünmek, doruktaki anı, aynen cinsel hazzın doruğuna ulaştığı an gibi, defalarca belleğinde yeniden, yeniden yaşamak. Sevgili kızlarım bedeli ödenmeyen başarının ne tadı olur, ne keyfi ne de anlamı... Vuslat için de çaba sarf edeceksin, diploma için de, alkış içinde. Bütün bunları da doruk için değil, kendin için, belki de aşkın için yapacaksın. Bu aşk, bir insan ya da bir sanat, bir meslek olabilir...
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Ama yine de bir toplumbilimci ve az çok yaşama deneyimi bir yazar olarak biliyorum ki, zaman, insanı da, insanın duygu ve düşüncelerini de değiştirir Bakalım siz zaman içinde nasıl bir değişme süreci yaşayacaksınız?
Yıldızlı alıntı..
Türkiye zaten bir korkular ülkesi. Yazar hapse girmekten korkar. Memur sürülmekten. Vatandaş ay sonunu getirememekten. Bütün bunlardan sorumlu politikacı da seçilememekten korkar. Kadınlar aldatılmaktan ve aç kalmaktan, erkekler ise işsizlikten ve iktidarsızlıktan korkar.
Sayfa 66 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Ünlü yazar Sabahattin Ali , Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken , kılavuzu Ali Ertekin tarafından öldürüldü.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Yazarımızın Umberto Eco ve Orhan Pamuk'la tanışması
Sobanın başında iki kişi daha oturuyordu. Aslan Bey, "Bu bey İtalyan hem estetikçi hem semiolog, Bologna Üniversitesi'nde öğretim üyesi" diye oturanlardan birini bana takdim etti. Öteki genç için de, "Orhan Pamuk" "çok önemli bir yazar olacak" dedi.
Sayfa 8 - Remzi Kitabevi - 3. Basım - Şubat 1990Kitabı okudu
..."resmi tarih" tarafından, Fatih'in Istanbul'u fethettikten sonra kenti yağmalattırmadığı, tümüyle koruduğu öne sürülür. Kenti olanaklı olduğu ölçüde koruduğu doğrudur ama yağmalattırmadığı doğru değildir, zaten olamazdı da; çünkü bütün din-tarım imparatorluklarında fetihler, galip gelenlerin zenginleşmesi, askerlerin canla başla dövüşmelerinin sağlanması amacıyla yağma için yapılır. Yenilenlerin canı, malı, ırzı, yenenlerindir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet de, Istanbul'u fethettikten sonra üç gün üç gece kente girmemiş, askerlerinin yağmalaması için beklemiştir. Kenti fetheden Osmanlı askerleri, bütün değerli eşyayı yağmalamış, bu arada fidye verebilecek zenginlikte olanları özellikle seçerek Bizanslılari tutsak almıştır. Hatta tarih kitapları, Bizanslılar kuşatma sırasında toplu halde kiliselerde toplandıkları için bu seçme ve tutsak alma işinin oldukça çabuk ve doğru seçimlere dayalı bir biçimde yapıldığını yazar. Müslüman-Türk tarihçiler, kentin yağmalanmadığı biçiminde çarpıtmalar yaparken, Batılı tarihçiler de Fatih Sultan Mehmet'in kardeş katlini yasalaştıran kanlı bir padişah olduğunu söyleyerek onu karalamaya çalışır.
Sayfa 49 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Türkiye zaten bir korkular ülkesi. Yazar hapse girmekten korkar. Memur sürülmekten. Vatandaş ay sonunu getirememekten. Bütün bunlardan sorumlu olan politikacı da seçilememek­ten korkar. Kadınlar aldatılmaktan ve aç kalmaktan, erkekler ise işsiz­likten ve iktidarsızlıktan korkar.
Sayfa 66 - Remzi Kitabevi
Türkiye zaten tam bir korkular ülkesi. Yazar hapse girmekten korkar. Memur sürülmekten. Vatandaş ay sonunu getirememekten. Bütün bunlardan sorumlu olan politikacı da seçilememekten korkar. Kadınlar aldatılmaktan ve aç kalmaktan, erkekler ise işsizlikten ve iktidarsızlıkdan korkar.
Reklam
O. Pamuk endüstrisi ve yan sanayisi Şunu rahatlıkla yazabilirim: O. Pamuk bir endüstridir. Türkiye'de bir "Orhan Pamuk Endüstrisi" vardır: O. Pamuk bayileri, acenteleri, distribütörleri, garantili yedek parçaları ve de elbette yan sanayisi... O. Pamuk'un kitapları kadar o kitaplar hakkında çıkan kitaplar, o kitaplar üzerine yazılan sade suya tirit tezler, hiçbir eleştirel düşünce kırıntısı taşımayan makaleler, sipariş övgü yazıları vs. Bu durumu en veciz şekilde, "eleştirmeyen"lerin önde geleni, ülkemizin saygın "yüceltmen"i Emre Kongar ifade etmiştir: "Pamuk aslında romanlarını çok iyi tanıtan ve pazarlayan bir yazar. Kitapları daha çıkmadan önce, müthiş bir tanıtım kampanyası başlatılıyor ve çıktıktan sonra da bütün medya onunla yapılan söyleşiler ve yorumlarla doluyor. Bu saptamayı eleştirmek için değil ÖVMEK için yapıyorum. Keşke her yazar kendi kitapları için böyle kampanyalar yapabilse..." Eleştirinin yasaklandığı bir dönemde, "yüceltmen" Emre Kongar işini titizlikle başarmıştır. Bu eleştirilere tahammülsüzlükte yan sanayinin "ekmek kaygısı" da azımsanamayacak kadar önemli yer tutmaktadır. Herkes rızkının peşindedir ne de olsa!
Sayfa 115 - Orhan Pamuk "Eleştirememesi", Eleştirinin Yasaklanması ve "Yüceltmenler"Kitabı okudu
İstanbul'un fethi hakkında ilginç bir bilgi:
Örneğin, "resmi tarih" tarafından, Fatih'in İstanbul'u fethettikten sonra kenti yağmalattırmadığı, tümüyle koruduğu öne sürülür.        Kenti olanaklı olduğu ölçüde koruduğu doğrudur ama yağmalattırmadığı doğru değildir, zaten olamazdı da; çünkü bütün din-tarım imparatorluklarının fetihlerinde, galip gelenlerin zenginleşmesi, askerlerin canla başla dövüşmelerinin sağlanması , amacıyla yağma yapılır.        Yenilenlerin canı, malı, ırzı, yenenlerindir.        Nitekim Fatih Sultan Mehmet de, İstanbul'u fethettikten sonra üç gün üç gece kente girmemiş, askerlerinin yağmalaması için beklemiştir.        Kenti fetheden Osmanlı askerleri, bütün değerli eşyayı yağmalamış, bu arada fidye verebilecek zenginlikte olanları özellikle seçerek Bizanslıları tutsak almıştır.        Hatta tarih kitapları, Bizanslılar kuşatma sırasında toplu halde kiliselerde toplandıkları için bu seçme ve tutsak alma işinin oldukça çabuk ve doğru seçimlere dayalı bir biçimde yapıldığını yazar.
19 Mayıs… İstiklal Savaşı ve Türk Devrimi’nin başlangıç tarihidir… Atatürk, NUTUK’a o veciz ve unutulmaz cümle ile başlar: ‘’1919 senesi Mayıs’ının 19. Günü Samsun’a çıktım…’’ Sonra ‘’Genel Durum ve Manzara’’yı anlatmaya başlar…. Genel Durum ve Manzara o kadar korkunç, düşman işgali o kadar güçlü, millet öylesine perişan ve ordu öylesine
Resim