Abbas Pirimoğlu

Ateş ve Kadın yazarı
Yazar
6.0/10
1 Kişi
29
Okunma
0
Beğeni
2.142
Görüntülenme

En Eski Abbas Pirimoğlu Sözleri ve Alıntıları

En Eski Abbas Pirimoğlu sözleri ve alıntılarını, en eski Abbas Pirimoğlu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsanlığa ilkeler çizen, onların zihinlerine ideolojik kılıflar geçiren insanlar nefislerini ilah edinmiş kişilerdir. Onlar kendilerinin 'Tanrısal Ben' sahibi olduklarını vehmederler.İnsanların da kendilerine itaat etmelerini isterler. Buna göre devlet düzeni kurar ve hukuk ihdas ederler.
Sayfa 112 - Mola KitapKitabı okuyacak
İnsanın ontolojik gerçeğinin dışına taşması; ilahlaşması, zalimleşmesi ve tuğyan içerisinde olması, onun kendi hakikatini unutmasından başka ne ile izah edilebilir ki?
Reklam
Merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın bildirdiğine göre, Şu'ayb Peygamber son derece beliğ konuştuğu için Efendimiz Hazretleri onu “Hatibü'l-enbiya” yani peygamberlerin hatibi unvanıyla adlandırmıştır.
Peki, Allah'ı unutmak ve sırt dönmek ne şekilde olmaktadır: Yaratılıştan gelen ilk bilgiyi ve ölümden sonrasına dair kaygıları unutmak ve hayatın teşekkülünde onları şekillendirici bir faktör haline getirmemekle. Hayatını bunlara dayanarak kurmamakla!
"Eğer şükreder ve iman ederseniz" (Nisa 147) ayetindeki inceliğe kısaca temas ettim. Ayette önce şükretmekten sonrada iman etmekten söz edilmektedir. İnsan önce varlığı görecek, nimetleri tadacak ki evvela "şükür" kıvamına gelsin ve akabinde nimetin sahibine iman etsin. İşte imanın ana formülü. Ama kibir sebebiyle şükretmez "ben” davasını güderse haliyle iman etmez.
Yunanda da var-oluş suçludur. Ancak onların Hıristiyanlardan farkı suçun insan da değil tanrılarda olmasıdır. Hıristiyanlık ise bunu tersine çevirmiş ve var-oluşun suçunu insana yüklemiştir. Var-oluştaki kabahatin taşıyıcısı insandır. Böylece Hıristiyanlıkta Tanrı ceza landıran tanrıdır. Hatta insanların bu sorumluluğu nedeniyledir ki tanrı kefaret olarak kendini-oğlunu- çarmıha gererek ölümü tatmıştır(!)
Reklam
.., tarih boyunca hiçbir inkarcı mutlak "yok dememiş", sadece nefsini ilahlaştırırken yaptığını aklileştirmeye çalışmıştır.
Efendimiz Hazretlerine de olan budur. O seçilmiş bir kuldur. Merhum Mevdudi'nin ifadesiyle “vehbi” ilme kavuşmanın zamanı gelmiştir. Vehbi; yani: bağışlanan ilim... Ya öncesi: Efendimizin “Hıra” aşaması onun kesbi ilminin bir neticesi. Kesbî yani kazanılan ilim... İnsanî sınırlar içerisinde elde edilebilecek olan ilim. İşte bu bağlamda "Hira" aşaması bir köprüdür. Her “Hıra” insanın geçmesi gereken bir köprü! Aklî melekelerle bu köprüye gelirsin... Tefekkür edersin; tabiatı seyreder müşahede edersin; sonrada murakabede bulunur ve teslim olursun. Neye? Efendimize gönderilene... Yani: Vahye.
Ben nedir? Descartes: Akıl ile bilendir; Hume: tecrübe ile bilendir; Kant: tecrübesini aklı ile şekillendirendir... Peki bilen nedir?.. Cevap yok. Nietzsche bütün bu cevapları elinin tersiyle iter. Çünkü onun nezdinde tür olarak insana atfedilen özelliklerle Ben'in tanımlanması mümkün değildir. O, evvelemirde insanları kategorilere ayırmak suretiyle ele alır. Sürü insan dediği sıradan insanı daha işin başında eler ve hiç hesaba dâhil etmez. Yani sıradan insanın bir Ben'e sahip olmak hakkı yoktur.
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.