Merkantilizmin tüccarlara sağladığı tekel ayrıcalıklarının kaldırılması ile dış ticaret ve loncalar, yoksullara yardım kanunları gibi emek piyasalarına devlet müdahalelerinin kaldırılması konusunda “serbest rekabet”in üstünlüğünün ortaya konması gerekiyordu.
Zengin bir insan, fakir komsusundan daha fazla yiyecek tuketmez. Zenginin yedigi seyler nitelik bakimindan cok farkli olabilir. O yemegi secip hazirlamak daha cok emek ve sanat isteyebilir. Fakat miktar acisindan hemen hemen aynidir. Oysa birinin koskoca evi, buyuk elbise dolabiyla otekinin ahira benzeyen evini ve birkac pırtısını kiyaslayiniz. Bunlarin giyecegi esya, barinacagi yer, ev esyasi arasindaki miktar farkinin da nitelik farki kadar buyuk oldugu goze carpar. Yiyecege karsi olan arzu her insanda insan
midesinin dar hacmi ile sınırlanmistir. Oysa bina, giyim-kuşam, takim-taklavat ve mobilyalardaki konfor ve susler icin olan arzunun ucu bucagi ve sınırı yok gibidir. Bundan dolayi tuketebileceklerinden fazla yiyecek uzerinde hukmetme gucu bulunanlar, bunun fazlasini yahut ayni seyin bedelini oteki tur haz veren nesnelerle mübadeleyi her zaman icin isterler. Sınırlı arzuyu karsilamak icin olandan fazlasi verilmesi mumkun olmayip, tamamiyle ucu bucagi olmayip yok gibi gozuken bu arzularin tatmin edilmesine ayrilir. Yolsullar yiyecek bulacagiz diye zenginlerin bu heveslerini gidermek icin hizmetcilik etmek uzere didinir.
Batı Avrupa’da Rönesans ve Reformasyon, doğa bilimleri kadar, bireysel ve toplumsal ilişkilerin, toplum düzeninin açıklanmasını da laik akılcı temellere dayandırmanın yolunu açılmıştı.