Ezan: 1932 Temmuz ayından itibaren Türkçe okunmava mecbur edilmiştir. Minareden ezanı ve camii içinde farz namaza başlamadan önce okunan "kamet" in aslını okuyanlar karakollarda derece derece hakaret ve işkence gördükten sonra tevkif olunuyor, mahkeme olunup hapsediliyorlardı.
"1928 yılında İstanbul İlahiyat Fakültesine mensup bir heyet tarafından hazırlanan İslamiyeti ıslah (evet, yanlış değil, İslamiyeti ıslah) projesinde "ibadetin dili" bahsinde deniliyor ki: "İbadetin lisanı Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe şekilleri kabul ve isti'mal edilmeli (kullanılmalı) ve mabetlerde bu esasta teşkilat yapılmalıdır." Mabetlerimiz temiz, muntazam, kabil-i iskan bir hale getirilmelidir. Mabetlerde sıralar, elbiselikler tesis edilmeli ve temiz ayakkabılarla mabetlere girilmesi tercih edilmelidir. İbadetlerin son derece bedii ve heyecanlı bir şekilde yapılması temin edilmelidir. Bunun için usul dairesinde teganniye müsait müezzinler, imamlar yerleştirmek lazımdır. Ayrıca mabetlere musiki aletlerinin kabulü dahi lazım gelir. Mabetlerde ilahi mahiyetinde esri ve enstrümental musikiye kat-i ihtiyaç vardır.
Türkçe ibadet düşüncesi ilk olarak Ali Suavi adındaki çılgın tarafından ortaya atılmış, daha sonra bu batıl davaya Ziya Gökalp sahip çıkmıştır!
Ziya Gökalp, bir gün Üniversite nin Sosyoloji Enstitüsünde, Birinci Cihan Harbi'nin doğurduğu pahalılıktan, sefaletten, ihtikardan söz edilirken, konuşulanları duymamazlığa gelir ve birdenbire "Vatan" başlıklı manzumesini okumaya başlar:
"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın.
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kur'an okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!..
Ve ilave eder, Siz böyle idealleri kendinize rehber edinin, hayat sıkıntılarının acısını duymazsınız."
Böylece Türkçe ibadet gibi batıl bir dava tekrar ortaya atılır ve çeşitli tezahürleriyle birlikte günümüze kadar gelir.
Ezan'ın meşruluğunun başlangıç yeri, Medine-i Münevvere'dir. Kutlu Hicret'in ilk ve bir rivayete göre de ikinci senesinde ezan meşru olmuş, yani okunmaya başlanmıştır. Ondan önce yollarda, "namaza, namaza" veya "cemaatle namaza" anlamındaki "es-Salah, es-Salah" veya "es-Salah cemiatün"
İstanbul Yerebatan Cami'inde Kur'an'ın İlk Kez Türkçe Tercümesi-22 Ocak 1932
("Mustafa Kemal Atatürk'ün bir kış günü Ankara'dan İstanbul'a gelmesiyle birlikte Cumhuriyet tarihinin en büyük yeni inkılaplarının başlayacağını kestiremezdi. Oysa her şey Mustafa Kemal'in 1932 Ramazan'ının dördüncü günü (12