Ahmet Mithat Efendi

Ahmet Mithat EfendiFelatun Bey ile Rakım Efendi yazarı
Yazar
Çevirmen
7.8/10
7,9bin Kişi
40,6bin
Okunma
943
Beğeni
34,4bin
Görüntülenme

Ahmet Mithat Efendi

40,6bin okunma, 943 beğeni - Ahmet Mithat Efendi kitapları, eserleri, Ahmet Mithat Efendi kimdir, öz geçmişi, Ahmet Mithat Efendi nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Ahmet Mithat Efendi sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.

Hakkında

Ahmet Mithat (d. 1844; Tophane, İstanbul - ö. 28 Aralık 1912, İstanbul), Türk yazar, gazeteci ve yayıncı. Tanzimat dönemi yazarlarındandır. Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. 1878'de çıkarmaya başladığı ve yayın hayatını 1921'e kadar sürdürmüş olan Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biri olmuştur. 1844 yılında İstanbul'un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi. Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet ve Şerife adlı kardeşleri vardır. 6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa'nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin'e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul'a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebi'nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı'nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı. 1861’de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası'na atanmasıyla Vidin'e, Mithat Paşa'nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi. Mithat Paşa'nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk'a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk'ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan Ahmet'in yanına 'Mithat' da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi'nin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı. 1866'da ağabeyinin yanında tercümanlık göreviyle gittiği Sofya'da ailesinin isteği üzerine evlendirildi. Kısa süre sonra Rusçuk'a dönerek çeşitli işlerde çalıştı. 1868’de Tuna Gazetesi'nde yazar olarak göreve başladı, gazetenin başyazarı oldu. Bu dönemde tanıştığı Muhacirin Komisyonu (Göçmen Komisyonu) başkanlığını yapmakta olan Şakir Bey'in evinde uzun süre konuk olan Ahmet Mithat, onun zengin kitaplığından yararlandı, Şakir Bey'in Romanyalı bir müzisyen olan eşi sayesinde ilk defa Batı sanatı ile tanıştı. Bağdat yılları Şura-yı Devlet Reisi olan Mithat Paşa 1869 yılında Bağdat Valiliği'ne tayin olduğunda Şakir Paşa'yı da merkez mutasarrıfı olarak Bağdat'ta görevlendirmesi üzerine Ahmet Mithat, onunla birlikte Bağdat'a gitmek istedi. Bu isteğini kabul eden Mithat Paşa kendisini bir matbaa kurmakla görevlendirdi ve çıkartılacak olan 'Zevra' adlı gazetenin başına geçirdi. Bağdat yolculuğu sırasında ressam Osman Hamdi Bey ile tanışmıştı. Osman Hamdi ile dostluğu sayesinde Batı kültürünü tanımaya başladı. Bağdat'ta bulunduğu sırada Muhammed Zuhavi ve yarı derviş bir kişi olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar ile tanışıklığı onun kültürünü genişletti, öğrenme hırsını kamçıladı. Bağdat'ta hem gazete yönetmenliği yaparken hem de sanat okulu öğrencileri için fen bilgileri kitabı hazırladı. Kitabı Maarif Nezareti'nin yarışmasında ödül kazanıp ders kitabı olarak okutuldu. Devrin Maarif Nazırı Saffet Paşa ile yazışmaları onda İstanbul'a dönme isteği doğurdu. Basra mutasarrıfı (valisi) olan ağabeyi Hafız İbrahim'in ölümü üzerine 1871 yılında görevinden istifa eden Ahmet Mithat, İstanbul'a dönüp ailesinin geçim yükünü üstlendi. 'Ceride-i Askeriye' ve 'Basiret' Gazetelerinde çalıştı gibi matbaahanesini de kurup eserlerini bastı. İlk önce kendi evinin altında kurduğu matbaayı kısa süre sonra Eminönü'nde kiraladığı bir odaya taşıdı. Edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan 'Letaif-i Rivayat' adlı eseri kaleme aldı. 'Letâif-i Rivayat', 'Kıssadan Hisse' ve 'Hace-i Evvel' isimli eserlerini kaleme aldı, bu eserlerin satışıyla geçimini temine çalıştı İlk sayıda kapatılan 'Devir' ve 13. Sayıda kapatılan 'Bedir' Gazetelerinin ardından 'Dağarcık' adlı dergiyi çıkardı. Bu dönemde Genç Osmanlılar ile ilişki kuran Ahmet Mithat, Ebüzziya Tevfik aracılığıyla Namık Kemal ile tanıştı. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları yayımlandı. Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi. 1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılar'la yakınlığı nedeni ile tepki çekti. Özellikle mecmuanın 4. Sayısında yayınladığı “Duvardan Bir Seda” adlı makalesi nedeniyle dinsizlikle suçlandı. Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre oyununun yarattığı hava içinde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda iken 6 Nisan 1873'te Ebüzziya Tevfik ile birlikte Rodos'a sürüldü. 38 ay süren sürgün sırasında çok sayıda eser yayınladı, Rodoslu çocuklara ders verdi, 'Medreseyi Süleymaniye' adlı bir ilkokul açtı. En üretken dönemlerinden birini yaşayan yazar, 'Hasan Mellah', 'Hüseyin Fellah' ve 'Dünyaya Yeniden Geliş ya da İstanbul'da Neler Olmuş' gibi önemli eserlerini burada yazdı. İstanbul'da çıkan 'Kırkambar' dergisi'ne yazılar gönderdi. Abdülaziz'in vefat etmesi ve V. Murat 'ın başa geçmesiyle çıkan genel af sonucu İstanbul'a geri dönmesine izin verildi. İstanbul'a döndükten sonra gazetecilik, yayıncılık ve romancılığa ağırlık verdi. İstanbul'a dönüşünden 15 gün sonra 'İttihad' adlı gazeteyi çıkardı. Vakit gazetesinde yazar (1877), Takvim-i Vakayi'de müdür oldu (1878). Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı 'Menfa' adlı eserinde Yeni Osmanlılar'ı eleştirdi; 'Üss-i İnkılab' adlı eserinde de II.Abdülhamid'in siyasetini överek yeni sultanın gözüne girdi. 27 Haziran 1878'de Osmanlı sarayının desteği ile Tercüman-ı Hakikat gazetesini yayımlamaya başladı; gazete, Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından birisi oldu. Başlangıçta gazetenin tüm yazılarını kendisi yazıyordu. Zamanla gazetenin yazarları arasına giren Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim gibi isimler, bu gazetenin sütunlarında meşhur oldular. 1879’da Matbaayı Amire'ye müdür olarak tayin edildi. Rodos sürgününden döndükten sonra Kabataş'ta yeni bir eve taşınan Ahmet Mithat Efendi, burada şair Fıtnat Hanım ile komşu olmuştu. Annesi Nefise Hanım'ın kardeşinin kızı olan Fıtnat Hanım ile aralarında doğan aşk, mektuplarla sürdürüldü. Mektuplaşmaları 1944 yılında kitaplaştı. 1880 yılında Beykoz bir çiftlik satın aldı. Ona ait araziden kaynayan suya 'Sırmakeş' adını verdi ve şişeleyerek içme suyu satışı başlattı. Beykoz kıyısında bir yalı satın alarak sanat ve edebiyat çevrelerinden pek çok kişiyi bu yalıda ağırladı. 1884’te büyük kızı Mediha'yı Muallim Naci ile evlendirdi. Damadı Muallim Naci, 1883’te Tercüman-ı Hakikat'in edebiyat sayfasının yönetimini üstlendi. Ne var ki Ahmet Mithad eski edebiyat alışkanlıklarını savunan damadı ile görüş ayrılığına düştüğü için 2 yıl sonra onu gazeteden kovdu. 1888'de 'Gümüş İmtiyaz Madalyası', 1889'da 'Bâlâ Rütbesi' ve ikinci dereceden 'Mecidî' aldı. 1888'de Türkiye temsilcisi olarak Stockholm'daki VIII. Müsteşrikler Kongresi (Doğu Bilimleri Kongresi)'ne katıldı. Dönünce gözlemlerinden yola çıkarak 'Avrupa'da Bir Cevelan' kitabını yayımladı. 1908'e kadar Tercüman-ı Hakikat'te roman, hikaye ve makaleler yazmayı sürdürdü. Yazar, II. Meşrutiyet döneminde yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. Yazıları eskisi gibi rağbet görmediği için yazı hayatından da çekildi[1]; Bakanlar Kurulu'nun özel kararıyla Darülfünun'da genel tarih, felsefe tarihi; Darülmuallimat'ta tarih ve eğitimbilim dersleri; Medreset-ül-Vaizin'de dinler tarihi dersleri verdi; ayrıca Darüşşafaka'da gönüllü olarak öğretmenlik yaptı. 28 Aralık 1912 tarihinde Darüşşafaka'da nöbetçi olduğu bir sırada kalp durmasından hayatını kaybetti. Fatih Camii Mezarlığı'na defnedildi. Ölümüne dek ikiyüzden fazla eser yayımlayan Ahmet Mithat, Türk edebiyatının gerçek anlamda ilk popüler yazarıdır. En büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmak idi. Çoğunluğa hitap etmek, dertlerine tercüman olmak kaygısıyla çok sayıda eser verdi 'kırk beygir gücünde yazı makinesi' olarak tanındı. Eserlerinde Avrupa'nın bilim, sanayi ve çalışkanlığını överken Osmanlı toplumunun ahlaki değerlerinin korunması gerektiğini vurguladı. Genç yazarlara destek verdi, dilde sadeleşmeyi savundu, devlete ve dine itaatsizliği, tembelliği, müsrifliği, özentiliği eleştirdi. Ürünlerini daha çok öykü ve roman türünde vermiştir. Romancılığı ve öykücülüğü, halk öykücülüğünden Batı tarzı öykü ve romancılığına geçiş olarak kabul edilebilir. Ayrıca tiyatro alanında da çalışmalar yapmış, 'Açıkbaş, Ahz-i Sar, Ziba' adlı kitaplarıyla dram ve operet türlerinde ürünler vermiştir. Fransızca'dan yaptığı roman çevirileri, Batı yazınının ilk çeviri örneklerini oluşturur. Romanları, Namık Kemal, Şemseddin Sami ve Samipaşazade Sezai ile birlikte onu ilk Türk romancılar kuşağının bir üyesi yaptı. Gazeteciliğin dışında tarih, coğrafya ve felsefeye ilgi duymuş; çoğunlukla Batı kaynaklarından yararlanarak kaleme aldığı bu eserleri hem kitap oylumunda, hem de fasikül olarak çıkarmıştır.
Tam adı:
Ahmet Mithat Efendi, Ahmed Midhat Efendi
Unvan:
Türk Yazar, Gazeteci ve Yayıncı
Doğum:
Tophane, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu, 1844
Ölüm:
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu, 28 Aralık 1912

Okurlar

943 okur beğendi.
40,6bin okur okudu.
541 okur okuyor.
8,4bin okur okuyacak.
474 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reklam
"Gidilmemiş yola girmek her ne kadar makbul saylmasa da o yolun sonu güzel bir yere çıkacaksa neden makbul sayılmasın? Her yol başlangıçta gidilmemiş değil miydi?"
Sayfa 95 - İş BankasıKitabı okudu
İnsanoğlunun yaratılışının gereğidir; insan kendi mutluluğundan yalnız kendinin haberdar olmasıyla kanaat etmez, herkesi de haberdar etmek ister. Hatta bir insan esasında mutlu değilse bile, etrafa kendi mutluluğunu inandırmak için hilekârlığa ve yalancılığa bile düşer.
"Hey canım hey! Hikmetten dem vurmak lazım gelince insanoğlu ne kadar hikmetli konuşur, ama insaf ve insaniyetin gereği gösterilmek lazım gelince insanda insaf ve insaniyet pek kıt görülür."
Sayfa 106 - İş BankasıKitabı okudu
"Ressam, hayalinde yaratılmış ve resmedilmiş olan güzelliği tablosu üzerine resmeder, kendinde olmayanı resmedemez."
Sayfa 38 - İş BankasıKitabı okudu
2024 te okumayı düşündüğüm kitaplardan bazıları bakalım yıl sonunda kaç tanesini okumuş olacağız 1)
Vişne Bahçesi
Vişne Bahçesi
2)
Vanya Dayı
Vanya Dayı
3)
Üç Kız Kardeş
Üç Kız Kardeş
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
180 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Halef, Selefi Geçmiş :')
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın selefi olarak Ahmet Mithat Efendi’nin Pîr’liğini yaptığı bu gelenek, bilmem övgüye ihtiyaç duyar mıdır? Zira ehli için işaret, malumatın kendisidir. Öyleyse biz de, mübalağa etmekten edebiyata sığınarak; tarif ve tavsiyemize başlayalım. “İstedik ki tetkikimizin dili, eserin lisanını aksettirsin. Böylece kıraat ehli,
Felâtun Bey ile Râkım Efendi
Felâtun Bey ile Râkım EfendiAhmet Mithat Efendi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201822,6bin okunma
189 syf.
10/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
yaz baba, kaleminin gölgesinde okuyalım!
Okuyayım da aradan çıksın diye başladığım okudukça sa hazdan dört köşe olduğum içinde fevkalade harikalıklar bulunduran bir kitap oldu. İşte sanat işte sanatçı. Yani anlayacağınız hep 1 puan vermiyor. Çoğu insanın hiçbir şekilde beğenmediği eser (dönemine göre değerlendirmiyorum) kaç yy. geçerse geçsin hep özgünlüğünü koruyacaktır. Her şeyden
Felatun Bey ile Rakım Efendi
Felatun Bey ile Rakım EfendiAhmet Mithat Efendi · Venedik Yayınlari · 202122,6bin okunma
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Ahmet Mithat Efendi en sevdiğim yazarlardandır ama kendisini okumak sadece bu kitapta nasip oldu. Umarım daha fazla eserini de okuyacağım. Bu kitap bilindiği üzere yanlış batılılaşmayı çok güzel bir şekilde eleştiriyor ve bunu yaparken gerçekten ortaya kaliteli bir iş koyuyor. Kitapta bulunan Felatun Bey tembellik, israf, savurganlık terimlerini temsil ederken Rakım Efendi çalışkanlık, tutumluluk, güzel ahlak gibi terimleri temsil ediyor. İki karakter de birbirlerinin tam zıttı. Rakım Efendi bir yazar. Kalemini her alanda oynatıyor. Şiir de yazıyor, roman da. Alaturka bir kişilik ve bulunduğu ortamlarda Alafranga olmaya çalışıyor. Felatun Bey de tamamen Alafranga bir karakter. Rakım Efendi ve Felatun Bey'in çakıştıkları konular sayesinde Alafrangayı, batıyı, yanlış batılılaşmayı enfes bir şekilde eleştiriyor kitap. Kitapta en beğendiğim kısım Ahmet Mithat'ın inanılmaz samimi bir şekilde kitaba dahil olması. Sanki olaylar yaşanırken görünmeyen birisi olarak olaylara tamamen şahit oluyor. Kitapta güzel imalarda, göndermelerde bulunuyor. Ani çıkışları beni bazen güldürdü. Tabi kitabın bu özelliği herkesin hoşuna gidemeyebilir. Okuduğum en güzel Tanzimat Edebiyatı eserlerindendi.
Felâtun Bey ile Râkım Efendi
Felâtun Bey ile Râkım EfendiAhmet Mithat Efendi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201822,6bin okunma