İki kişi şöyle karşı karşıya otursa, üçüncüsü çay! Aramızda, bütün mahremlerin tanığı. Tabii bir parçası, bir uzvu gibi insanın, avuçlarında sıcaklık, dudaklarında can suyu ve her yudumda biraz daha arzuyla, çay!
Susmaların, eksik kalmış sözlerin ve konuşulmayan ne varsa işte onların arasında, bütün eksikleri tamamlar gibi, daima sıcak, karanfilli, adamakıllı râyihalı. Şimdi cümlenin burasında, masaya yakut bir pırıltıyla iniyor yavaşça, çay!
"Muhterem Şefika Hanım,
Lamba aydınlık demek. Aydınlıksa mutluluk demek. Size bir ömür boyu mutlu bir evlilik vaat ediyorum. Lambaların üzerindeki bahar dalları kadar taze kalacak size olan sevgim. Bahar dallarının üzerindeki kuşlar kadar hür ve huzur dolu bir hayatınız olacak benimle birlikte. Bu lambaları, size olan hislerimin sembolü olarak muhafaza ediniz lütfen."
Şefika Hanım da Muhlis Bey'e bir çift bardak göndererek şöyle bir cevap yazar:
"Muhterem Muhlis Beyefendi,
Mektubunuza ve benim için çok değerli olan hediyenize çok teşekkür ederim. Ben de size bir çift mavi bardak gönderiyorum.
Mavi, sadakatin rengidir. Bardakların biri içini göstermez, dışa kapalıdır. Evlilikler acı ve tatlı sürprizlerle doludur. Evliliğimiz süresin-
ce yaşayacağım sıkıntıları ve aile sırlarımızı tıpkı bu içini göstermeyen bardak gibi içimde saklayacağım. Diğer bardak ise billur gibidir,
içini gösterir. Sevinçlerimizi, güzellikleri ve mutluluklarımızı ise bu bardağa koyacağım ki herkesle paylaşabilelim diye. Size huzurlu ve
saadet dolu bir evlilik yaşatmak için elimden gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsiniz."