İş, eğitim konusuna gelince Eric'in ev sahibi annesi gayet net mesajlar veriyordu. Her akşam çocukları için yemek pişiriyor, her türlü fırsata ulaşabilmeleri için çok çalışıyordu fakat ders çalışmak söz konusu olduğunda, kesinlikle taviz vermezdi. Çok çalışmaları gerekiyordu ve okul her şeyden önce geliyordu.
Neyse ki konuk Amerikalıyı aynı standartlara tabii tutmuyordu. Eric, bunun için çok minnettardı. Ona, sanki tapılası bir torunmuş gibi, çok sabırlı ve nâzik davranıyordu. Ama kendi çocuklarına, tıpkı bir antrenörün yıldız oyuncularına davrandığı gibi davranıyordu. Görevi, o çocukları yetiştirmek, onları zorlamak vehatta bir konudaki haklılığında kanıt olarak kullanmak için onları teşhir etmekti. Görevi, onları zorluklardan korumak değildi.
Eric'in görebildiği kadarıyla ev annesi bu konuda olağandışı bir durum sergilemiyordu. Koreli pek çok ebeveyn kendisini antrenör gibi görüyordu, Amerikalı ebeveynlerse daha çok amigo gibi davranmaya meyilliydi. Koreli çocukların yalnızca okulda değil, çok daha erken yaşlardan itibaren yüksek beklentilerle karşılaştıkları söylenebilirdi.