Hiçbir şey yazamayacağınızı hissettiniz. Taş. Günler geçiyor ve duygunuz azalmıyor. Pokerde hep kazanan bir anneanneniz var ve demir yoksunusunuz. Hep üşüyorsunuz. Ve kıskançsınız. Magnezyum eksiği. İşte! Gölgeler, boşluk ve bir mumla yüzünün yarısını hissedemeyen biri gibi, kitabevlerinde huzurlanan, geceden korku duyan biri gibi, kitapların hep son cümlelerine inanan ve kedilerden daha az sevildiğini düşünen biri gibi bugün ıslandınız. Ama yağmur yoktu.
Yarım ağız gülümseyerek yöneliyorum uçağa. Uçak bacaklarımızı sıkışık yapıyor. Oysa dizelerin arasında boşluklara ihtiyaç var. Su istiyorum, su paralı. Suyun paralı olduğu uçaklarda insan kendini nasıl güvende hissetsin?
" ... uzayda yitip yeniden mi dönsem n'aapsam?"
Yeni bir başlangıç için bir 'ev bozuntusu' gerek belki. Birileri çalsa kapıyı. Yeni bir şey... Başka birini memnun etmek mesela, hiç uçağa binmemiş biriyle uçağa binmek, elini tutmak. Sonra da taşan suların aktığı alüvyonlu yollar gibi. Aşındık, sahi. Nasıl olcak şimdi? Sizin formülleriniz var aşınmalara. Telefonu yadırgamak gibi. Bir de esmer kozalak var, yavaşlık konusunda. Ucuz tükenmez kalem bitişler için mi?
Aman, Asya gribine yakalanmayın sakın! Kendinize sürekli içerlediğiniz, ama düşen tohumlar hasat edilemez ki...