Mutasavvıf Hazrat Inayat Khan’a göre ve farklı coğrafyalarda kadim zamanlardan beri var olan birçok bilgine göre, sesin oluştuktan sonra mekânda kalma süresi/yaşama ömrü vardır. Eşyalar ve objeler sesleri absorbe (emme, emilim) etme ve daha sonra yayma özelliğine sahiptirler.
İnsan herhangi bir yerde bulunurken, bir an için bile aklından bir düşünce geçirdiğinde, bulunduğu mekân o düşünceyi hemen kaydeder. Bu anlamda insan aslında duygu ve düşüncelerini asla saklayamaz. Başka bir insan, sonrasında aynı mekâna geldiğinde, eğer duyguları güçlü biriyse kendinden önceki kişinin bu mekândaki düşüncelerini algılamayabaşlar. Gözle görülemeyen fakat mekâna “kaydolan” düşüncelerin kendisine akmaya başladığını hisseder.
Bazı yerlerde bulunduğumuz sırada, normal şartlarda hiç bize özgü olmadığı halde içimizde tarif edemediğimiz birtakım düşüncelerin veya duyguların oluşmaya başladığını fark ederiz. İşte bunun sebebi, bizden önce aynı mekânda bulunan kişinin duygu, düşünce ve ses kaydının bize de geçiyor olmasıdır.
"Resim, heykel, müzik, sinema, şiir, edebiyat... Bütün sanat dallarında en önemli unsur öncelikle sanat eseri vasıtasıyla aktardığımız "öz"ün ne olduğudur."
"Bilgi eğer kendi tecrübemizle yenilenmemişse ve yeniden her seferinde "yeni bir hayat" kazanmamışsa, işte o bilgi ölü bilgidir. "Canlı bilgi" ise tecrübelerden geçtikten sonra söylenmiş olan sözdür. Aksi halde başkalarının sözlerini tekrar edip durmanın hiçbir anlamı ve hiçbir faydası yoktur."