Gerçekleri yazanlara baskı uygulamak, doğruyu söyleyenleri dokuzuncu köyden kovmak bir başka toplumsal hastalığımızdır. Hırsızlıklara, yolsuzluklara karşı çıkan, halkın, devletin çıkarlarını savunan, gerçekleri yazan ve söyleyenleri hiç sevmeyiz. Doğruyu yazanları, söyleyenleri sürüm sürüm süründürmekten sadistçe bir zevk alırız. Onlara yapmadığımız kalmaz. Gerçekleri yazanlara, söyleyenlere sosyal, siyasal, ekonomik ve psikolojik baskı uygular, onları bir kaşık suda boğmağa çalışırız. Amaç, gözü kör, kulağı sağır, vicdanı kör, korkak, pısırık, uyuşuk, rahatlıkla yönlendirilebilecek bir toplum yaratmaktır. Sömürücülerle işbirlikçilerinin de istedikleri budur zaten.
Siz Türkiye'nin ve Türk ulusunun bütünlüğünü her türlü dış ve iç tehlikelere karşı koruyabiliyor musunuz? Her zaman bilimin gösterdiği yoldan gidebiliyor musunuz? Ulusal gelirin adil dağılmasını sağlayacak demokratik devrimleri, köklü bir düzen değişikliğini gerçekleştirerek zenginlerle fakirler arasındaki korkunç uçurumu kapatabiliyor musunuz?
Atatürk'ü ve O'nun yaptıklarını, eylemlerini yadsımak tek sözcük ile nankörlüktür. Atatürk duşmanlarının çabaları tarihsel gerçekleri çarpıtmaya yetmeyecektir. Gayretleri boşunadır.
Cumhuriyet kurulalı 68, Atatürk öleli 53 yıl oldu. Şöyle bir göz atalım geriye, bunca zaman içinde neler yapıldı şu güzelim yurdumuza, şu mert, yiğit halkımıza.
Açlık, işsizlik, sefalet, cehalet, adaletsizlik ortadan
kaldırılabildi mi? Hayır! Bütün Türk yurttaşları insan
gibi yaşıyabilecekleri bir gelire kavuşturuldu mu? Hayır! Herkesin geleceği
Yurdumuzda bazı kişiler, Atatürk'ün kendi görüşlerine, kendi eğilimlerine uyan bazı sözlerini almakta ve onu yüzlerine maske yaparak büyük kurtarıcıyı alabildiğine sömürmektedirler.
"Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti mahveden, esir eden, harab eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her türtü hareketi dinle karıştırırlar."
Mustafa Kemal Atatürk
Eğer Atatürk yaşasaydı -bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın- yaptığı devrimleri yeterli görmez ve her alanda yeni devrimler yaparak yurdumuzu geri kalmışlıktan kurtarırdı ve kalkındırırdı.
Laiklik, tüm yurttaşlara, insanlara din, vicdan ve ibadet özgürlüğünün tanınmasını zorunlu kılar. Laik bir devlette, herkes istediği din veya mezhebe inanıp inanmamakta, ibadetini yapıp yapmamakta serbesttir. Kimse dini ibadete zorlanmadığı gibi, hiç kimsenin dini ibadetine engel olunmaz ve hiç kimse dini inanç ve görüşlerinden dolayı kınanmaz.
Atatürk, gerçekçi bir önderdi. Halkının, yurdunun , arkadaşlarının durumunu ve hangi konularda kimlerle nereye dek işbirliği yapılacağını çok iyi biliyordu.