Yoshimoto, 24 Temmuz 1964'te Tokyo'da doğdu ve liberal bir ailede büyüdü. Babası şair ve eleştirmen Takaaki Yoshimoto, kız kardeşi Haruno Yoiko ise Japonya'da tanınmış bir karikatürist.
Yoshimoto, Nihon Üniversitesi Sanat Koleji'nden edebiyat bölümünden mezun oldu.
Asıl adı Mahoko Yoshimoto olan Banana Yoshimoto, oldukça ünlü çağdaş Japon yazarlarından biridir. Hem çok şirin bulduğundan, hem de muz çiçeklerini çok sevdiğinden dolayı Banana ismini kullanmaktadır.
Yoshimoto, yazarlık kariyerine 1987 yılında bir golf kulübü restoranında garson olarak çalışırken başladı. Amerikalı yazar Stephen King'i ilk büyük etkilerinden biri olarak seçti ve onun korku dışı hikayelerinden ilham aldı. İlham aldığı diğer yazarlar arasında Truman Capote ve Isaac Bashevis Singer gibi yazarlar bulunmaktadır.
Yazarın Türkçeye çevrilen kitapları arasında Mutfak ve Elveda Tsugumi kitapları yer almaktadır.
Geçen senelerde olduğu gibi bu sene de yine mart ayında kadın yazarlarımızın kitaplarını okumayı planlıyorum. Sizler de elinizde bulunan kadın yazarların kitaplarını okuyarak farkındalığı arttırabilirseniz sevinirim.
Bu kitabı yıllar önce sahaftan beş tlye aldığıma inanamıyorum. Kitabın önsözünde yazar "Çok uzun zamandan beri romanda anlatmak istediğim bir şey vardı ve ne pahasına olursa olsun bunu anlatıncaya kadar yazmaya devam etmeyi istiyordum." demiş. Bu cümleyi okuduğum anda fark etmiştim zaten beni ele geçirebilcek bir kitap olduğunu. Depresyon yaşamış olanlar bilir çok boktan zamanlardır ama o dönemden kurtulduğunuz ilk anda enkazın tepesinde zafer işareti yaparak hayata baktığınızda yaşamın değeri daha iyi anlaşılır. Ve geçirdiğiniz o kötü döneme küfür edemezsiniz. En azından benim için öyle oldu. Bu kitap tamda yazıp kurtulmak istediğimi anlatmış. Tekrar kurtulmak istediğim o hisleri bana hatırlattı bir yandan da orada olmak istedim. Yalnızlığı, ölümü, çaresizliği, ne yapacağını bilememe durumunu, durup dururken gelen ağlama isteğinin durmayışı, gökyüzüne bakıp bu dünyada mutsuz olmaya yer yok hissi, ara sokaklarda boşluğa bakarak sonsuza kadar yürümeyi..
Herkese tavsiyemdir okuyunuz, okutturunuz, hediye ediniz.
Sade ve akıcı bir dille yazılmış, yakınlarını kaybetme ile başa çıkma, transseksüellik , arkadaşlık ve ilişkiler, bir daha hiç mutlu olamayacağını sanmak ama yeniden denemek üzerine sıkılmadan okunabilen bir roman.
Japon kültürünü, yemek istediğim güzel yemekleriyle ve orijinal tepkileriyle kendi içimde bütünselleştirdim galiba. Bu kitapta da o sıcaklığı ve atmosferi gördüm diyebilirim. Anlatımı çok yalın ve ilgi çekici, elimden bırakamadım. İçinde iki tane öykü var. İlk öykümüz Mutfak..
Ben de mutfakta zaman geçirmeyi, yemek yapmayı çok severim. Yemek yapmak sevgiyle olur diye düşünürüm. Kitap boyunca Mikage ile hep yemek yaptık, çay içtik. Kitabımızda tabi ki sadece yemek yok, arkadaşlık, dostluk, aşk, cinsel yönelimler ve daha nicesi var. Mikage öksüz kalmış bir kızımızdır. Bir gün Eriko ve oğlu Yuichi'nin evine misafir olur. Olaylar da gelişmeye başlar. Biz de kendimizce bir şeyler buluruz.
İkinci hikayemiz Ayışığı Gölgesi..
Ölen sevgili ve ona olan özlemi, bağlılığı çok güzel anlatan bir hikayeydi. Hikaye bir saatten sonra fantastik bir boyut aldı. Yazarın az ve öz üslubunu çok beğendim.