Lâkin...
Ne bilgisayar bilgisinin zayıf olması ne de FETÖ ile ilişki iddası onu koltuğundan erebildi. Ancak özel hayatındaki bir ilişki, görevden alınmasına neden oldu.
Charles Colton, "yozlaşma kartopuna benzer, yuvarlanmaya başladı mı çığ gibi büyür "diyor. Her gün bir yerinden temas ettiğimiz maaşlı troller, tepemize düşen çığın bir parçası sadece.
Devlette görevli troller
Aslında işin perde arkasına girdikçe tablo daha da vahim hale geliyordu.
Şöyle ki...
Her şey Gezi direnişiyle başladı. İktidar Gezi sürecinde sosyal medyanın kitleler üzerindeki etkisini anladı. O süreçte bazı trol hesaplar etkin hale getirildi.
Ancak ıktidar kanandındaki asıl atak 15 Temmuz 2016'dan sonra yapıldı.
Darbe girişiminin ardından, Fetullahçıların yasadışı dinleme üssü olan Telekominasyon İletişim Başkanlığı (TİB)binasının dinamitle patlatılması ve tüm bilgisayar sistemlerinin gönülmesi gündeme gelmişti. Ancak her nedense bu yapılmadı.
TİB'in Ankara Gölbaşı'ndaki binası Emniyet Genel Müdürlüğü'ne devredildi. Siber Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı Fethullahçılarla savaşını Fethullahçıların eski merkezinde yapacaktı. Devletin içinde "ulusal güvenlik riski var, yapmayın "diyenler ise dinlemedi. Tıpkı, Fethullahçıların tüm Türkiye'ye dair istihbarat bilgilerini tuttuğu DEVA ve İRİS adlı sanal sistem projelerindeki kaynak yazılım kodlarının çöpe atılmadığı gibi...
"Kurulu düzen onu, vasat düzeyde eğitim görmüş, yolunu fazlasıyla bulmuş bir mahalle kabadayısı, Türkiye'yi şeriata götürecek karizmatik ama tehlikeli bir vaiz-politikacı olarak tanımlamayı tercih ediyor."
Ülkede herkes sokağa çıkan tankları konuştuğu sırada, MİT Karargâhı'nda 20:30'da başlayan yemek neredeyse 22:20'ye kadar nasıl sürebildi?
Diyanet İşleri Başkanı'nı o gece eşi Hatice Kübra Görmez aradı ve"Mehmet darbe oluyor"dedi.Görmez ise ise haklı olarak, MİT'te olmanın rahatlığıyla,"Ben de bu işi en önce haber alacak yerdeyim, onlar öyle bir şey demedi, belki terör saldırısıdır "karşılığını verdi(55)
Ne trajik!
Biz de bu sorunun yanıtını merak edip İzmir Emniyeti'ndeki kaynaklara sorduk."Nedir bu işin sırrı"deyince aldığımız yanıta şaşırmadık:"Çünkü Menzilci!"
Peki, nasıl oluyordu?Bir tweetter mesajı gerekçe gösterilerek uyuşturucuyu övme suçuyla Pucca gibi ünlülerin yedi yıl hapis cezası aldığı ülkede, bir emniyet müdürü FETÖ Borsası'na bulaşıyor, yetmiyor iki kilo uyuşturucu ile yakalanıyor ve sonunda beraat ediyor.
"Gavs istesin ailemi keserim "diyecek kadar Menzil'e biat içindeydi.
Ancak Türkiye'de bir gerçek vardı ki...
Uyuşturucu üzerinden tweet atmak bile hapse girmeye yeterken,uyuşturucu baronları yargıyı satın alabiliyordu. "Aman teröristler çıkmasın"diye terör mahkemelerine "özenle"hâkim atayan HSK,uyuşturucu davalarına bakan mahkemeleri "tesadüflere"bırakıyordu. Sonunda bir tweet atan hapiste yatarken, cinayet işleyen ya da tonlarca uyuşturucu kaçıran dışarı çıkıyordu.Üstelik dışarı çıkmalar son derece istikrarlı şekilde sürüyordu. FETÖ'cü Zekeriya Öz'ün yaptığını, şimdikiler Saray'dan gelen bir telefonla hallediyordu.
Medeniyetler çatışmasına inanmayan Stratfor'un kurucusu Friedman, "Türkiye, rotasını Avrupa Birliği yerine İslam dünyası ve ABD'ye çevirmeli" tezini savunuyor ve "Türkiye tarih sahnesine imparatorluk olarak dönecek, Türkiye Birliği adında bir örgütlenmeye gidecek." diyordu.
Kol kırılır yen içinde kalır,diyoruz. Yen giysinin kolunun dirsekten aşağı kısmına deniyor. Kırığı örtüyor. Ya yen olmasa? Kırık kol dışarı sarkmaz mı?
Wikileaks belgeleri, AKP ve hükümet içinden isimlerin ABD elçileri tarafından çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulduğunu gösteriyor. İdeolojik görüşüne göre, dindarlar, milliyetçiler ve pragmatikler... Cemaat yakınlığına göre, Gülen cemaatine yakın olanlar ve Nakşibendilik gibi diğer tarikatlara mensup olanlar. Bu konuda dikkat çeken en önemli ayrıntı AKP içindeki Gülencilerin Abdullah Gül şahsında, Nakşibendiliğin ise Tayyip Erdoğan şahsında liderliğe kavuşması.
“Türkiye Cumhuriyeti'ni, her biri kendi egemenlik alanını kurmuş tarikatlere teslim edersek asla hukuk düzenine varamayacağız. Suçun peşinde koşan polise, suçluyu cezalandıran yargıya, ülkeyi ilerleten bürokrasiye ulaşamayacağız.
Türkiye'de kökeni ne olursa olsun bazı aydınların ilginç bir çelişkisi var. Kendi ulkelerinin ordusunu eleştiride sınır tanımazken, onun adını anarak politik söylem geliştirmeleri militarizmle suçlarken, büyük devletlerin askeri seferlerine övgüler düzebiliyorlar.