Romanın biraz yavaş ilerleyen bir kurgusu olsa da, oldukça sürükleyici bir anlatıma sahipti. Başlarda beni ergen romanı okuyormuş gibi hissettirse de fantastik ögelerin dahil olmaya başlamasıyla kitap daha ilginç ve merak uyandırıcı bir hale geldi, zaman zaman sanki kitabı okuyor değildim de güzel bir fantastik-gençlik türünde dizi izliyormuşum gibi hissettim. Yani güzel bir havası vardı Aşk kırıklarının.
Kitabımızın klasik vampir romanları tarzında bir havası vardı, fakat burada bahsedilen kan emen vampirler değildi de rüyalardan beslenen karabasanlardı (tabi işin içinde kan yok da değildi), yazarımız Karabasanları oldukça ilginç bir kurguya otutturmuştu. Tabi imkansız bir aşk hikayesini de araya çok güzel sıkıştırmıştı.
Kitabın konusuna gelirsek: Elisabeth Sturm, namı değer Ellie Ailesi tarafından büyük bir şehirden kırsal bir kesime taşınmaya zorlanmıştır, tabi büyük şehirden gelen kızımız yeni taşındığı yere uyum sağlamakta zorluk yaşıyordur, burada kendini oldukça yalnız hissediyordur. Bir gün Ellie, fırtınalı bir gecede kaybolduğu sırada, kara atlı bir prens tarafından kurtarılınca hayatı ve rüyaları değişmeye başlar ...
Kısacası roman Alacakaranlık serisi kadar olmasa da güzel bir fantastik kurguya sahipti. Aşk kırıkları; sayfa sayısını romanın kurgusuna göre fazla bulmuş olsam da rahat okunan bir dili vardı. Çeviri daha iyi olabilirdi ama alışınca bu fazla göze batmıyordu.
Bu türden romanları seveler için güzel bir kitap, tavsiye ediyorum.