Dr. Zehra Betül Yalçıner, Türkiye'nin en iyi Beyin ve Omurga Uzmanlarından biridir. Türkiye'de deneyimli bir Nörologdur. Hekim, Türkiye'deki çeşitli tanınmış hastanelerle ilişkilendirilmiştir. Bayındır Sağlık Grubu'nda Nöroloji Uzmanı olarak çalışmaktadır.
O zamanlar 'beleş' kongre peşinde değildi hiç kimse; ilaç firmalarının doymak bilmez, şımarık ergenleri haline dönüşmemişti henüz psikiyatrlar... Kongrelere giderdik ama kendi delik cebimizden.
Bir servis şefi, sadece ve sadece hasta onun oda kapısını açıp içeri girdiği için, sadece bu gerekçeyle kapıya çıkıp 'ÜÇ-BİR' işareti yapardı mesela... "ÜÇ HALDOL, BİR AKİNETN ENJEKSİYON olarak bu hastaya uygulansın" demekti bu ve bu uygulamanın tıbbi gerekçesi hastanın, şefin oda kapısını çalarak ya da çalmaksızın içeri girmeye cüret edecek kadar gerçeği değerlendirme yetisinden yoksun olmasıydı şefe göre. Korku filmi gibiydi. Buna da katlanırdık çünkü mücadeleye başlamıştık usul usul...
Son birkaç yüz senede büsbütün tereddiye uğrayan tımarhaneciliğimiz gerek inkılabın bidayetinde, gerek umumi harp mütarekesinde yüz kızartacak dereceye inmişti. Malum ya, Sultan Hamit zamanında deli, mecnun, darüşşifa, cinnet, ihtilali şuur gibi kelimeler yasaktı. Tababeti ruhiye kitabım meşrutiyet ilan olunur olunmaz basılmağa verildi. Muallim muavinliği için müsabaka imtihanına girmiştim, tahrisinde bu gibi memnu kelimeleri kullanmamağa dikkat etmekliğim sıkı sıkı tenbih edilmişti; hatta mektepten çıktıktan beş sene sonraya kadar doktor tabelalarında sinir hakimlerinin ihtisas unvanı, emrazı dimağiye ve akabiye mütehassısı idi. Sultan Murat'ın cinnet mes'elesi padişahı otuz beş sene bir kabus gibi, bir "idee obsedante" gibi iz'aç etti durdu; onu hatırlatacak her kelimeden kuşkulanırdı. Hele ihtilali şuur kelimesi büsbütün turfa idi, hem ihtilal hem şuur. DELİNİN İYİ OLABİLDİĞİNDEN İYİLEŞTİĞİNDEN BAHSEDİLEMEZDİ, ÇÜNKİ MAAZALLAH SULTAN MURAD'IN DA İYİLEŞMESİ HATIRA GELEBİLİRDİ... Tabii böyle bir devirde bimarhanenin ne halde olabileceği tahmin olunabilir.