Büşra Ersanlı

İktidar ve Tarih yazarı
Yazar
8.3/10
13 Kişi
67
Okunma
9
Beğeni
3.070
Görüntülenme

Büşra Ersanlı

67 okunma, 9 beğeni - Büşra Ersanlı kitapları, eserleri, Büşra Ersanlı kimdir, öz geçmişi, Büşra Ersanlı nereli gibi bilgiler, kitap incelemeleri ile yorumları, Büşra Ersanlı sözleri ve alıntıları detaylı profili ile 1000Kitap'ta.
1935'te, bu çerçevede Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi kuruldu. Fakültenin açılışı Millet Meclisi'nde o zamanın Maarif Bakanı Saffet Arıkan'ın şu sözleriyle duyurulmuştu: Atatürk'ün yüksek dehasından doğan ve kendi kutlu eliyle yaratılan tarih ve dil hareketi; bunlara bağlı olan arkeoloji ve coğrafya bilgileri için Ankara'da bir fakülte açılacaktır.
Sayfa 199Kitabı okudu
Kemalist şefler ekonomide güçlü bir devletçilik için de bazı önlemler aldılar. Bu önlemler hem parti programlarına hem de anayasa değişikliklerine doğrudan yansımıştı. 1935 CHP programının başlıca özelliklerinden birkaç örnek verebiliriz: Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı klaslardan karışık değil, fakat, ferdiğ ve sosyal hayat için, iş bölümü bakımından, türlü hizmetlere ayrılmış bir sosyete saymak esas prensiplerimizdendir; (s. 6). Devletin, fiili olarak, hangi ekonomik işleri yapacağının belirtilmesi, ulusun genel ve yüksek asığlarına bağlıdır. Bu lüzum üzerine, devletin fiili olarak, kendi yapmaya karar verdiği iş, eğer, özel bir girişit elinde bulunuyorsa, onun alınması her defasında özgü bir kanun çıkarmaya bağlıdır. (s. 7) Parti devlet yönetiminde, tedbir bulmak için dereceli ve evrimsel prensiple kendini bağlı tutmaz. Ulusumuzun sayısız özverilerle başarmış olduğu devrimlerden doğan ve olgunlaşan prensiplere bağlı kalmak ve onları korumak parti için esastır. (s. 7) Nomal kapitalin tek kaynağı ulusal çalışma ve tutumdur. (s. 8) Grev ve lokavt yasak olacaktır. (s. 10) Partimiz... ekonomiyi, her biri ayrı önemde bulunan devlet işlerinin bir kolu tanır. (s. 12)
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
Bu kitapta nasyonal sosyalizmin otoriter, devletçi ve korporatist yanlarını anlatırken sezilen hayranlık, aslında aynı özelliklerin Kemalizm'de de bulunduğunu göstermektedir. Cumhuriyet Halk Partisi 1935 programının 50. maddesi, bu tür bir hayranlığın ifadesi olarak değerlendirilebilir: Türk gençliği, onu temiz bir ahlâk, yüksek bir yurt ve devrim aşkı içinde toplayacak ulusal bir örgüte bağlanacaktır... Yapılacak gençlik örgütünün üniversite, okullar ve enstitüler, halkevleri, toplu işçi kullanan fabrika ve kurumlarla yukarıdaki gayelere göre iş ve yönet birlikleri düzenlenecektir. ... Yurtta beden ve devrim eğitimi ile spor işlerinde biteviyelik gözönünde tutulacaktır. Recep Peker'in üzerinde durduğu tek farklılık kişisel yönetim ile ulusal yönetim arasındaki farklılıktır. Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin diğer önerileri, sık sık kişisel yönetime karşı, olduklarını çünkü bu tür yönetimin Osmanlı İmparatorluğu'nun hatalarını hatırlattığını vurgulamışlardır. Ancak bu dönemde muhalif görüşün sürekli baskı altında tutulması tamamen şeflik yönetimiyle ilgilidir. İlk muhalefetin, yani İkinci Grup diye adlandırılan muhalefetin üyelerinin başlıca eleştirileri de bu yönde olmuştur. Ayrıca şeflik ve alt şeflik kavramları da bu döneme aittir.
Sayfa 191Kitabı okudu
Yusuf Akçura Birinci Türk Tarih Kongresi'ne verdiği önemli bildirisini şu sözlerle bitiriyordu: tarih, mücerret bir ilim değildir. Tarih hayat içindir; tarih milletlerin, kavimlerin varlıklarını muhafaza etmek, kuvvetlerini inkişaf ettirmek içindir (s. 605).
Sayfa 180Kitabı okudu
F. Georgeon Yusuf Akçura'nın ulusçu tarihyazıcılığına bakışını şöyle özetler: Türklerin tarih konusunda ulusal bir bakış açısına, bir Türk perspektifini yerleştirmek, gerçekleştirilmesi gereken muazzam bir görev olarak duruyordu. Yusuf Akçura'nın üstlendiği de bu görevdi. Tarihsel yapıtları, Türklerin tarihi konusunda bilinenlere yeni materyaller katmıyordu. O ne bir bilgin ne de bir araştırmacıydı. Ama yerine getirilmesi gereken görevi tanımlamaya, ulusal bir tarihin perspektiflerini çözümlemeye çalışıyordu. Yola çıktığı düşünce, tarihin Türklüğün ufuklarına doğru açılması gerekliliğiydi. Etnopolitik bir kavram olarak doğan Türklük, içerik, perspektif ve yönelim olarak bir tarihe tekabül etmeliydi.
Sayfa 179Kitabı okudu
Tebliği boyunca Afet Hanım, ırk'ın bir fiziksel özellik mi yoksa ortak kültür ve dile sahip olan halklara atfedilen bir özellik mi olduğu konusunda kararsız bir tutum göstermiştir. Bu bulanıklık Eugene Pittard'ın kararsızlığını yansıtmaktadır. Afet Hanım'ın bu sunuşundaki mantıksal gelişme en iyi kendi sözcükleriyle anlaşılacaktır: Avrupa'nın çok alimleri, tarihten evvelki devirlerde başlayıp, tarih fecrinde ve tarih kurumlarında, beşeriyetin, her parçasına ve Avrupalılara, yüksek kültür götüren, Orta Asyalı birtakım kabileleri, kendi cedleri yapıyorlar; Ari, indo-öropeen ve indo-germen adını verdikleri bu insan kümelerini (Altay-Pamir) yaylasından hareket ettiriyorlar. Türk ırkı, ana yurtlarında, yüksek kültür mertebesine varırken, Avrupa halkı vahşi ve tamamen cahil bir hayat yaşıyordu;... Orta Asya'nın otokton halkı Türktür (alkışlar). ... Türk çocukları, biliyor ve bildirecektir ki, onlar, 400 ça- dırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık, Ari, medeni, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir (sürekli alkışlar). (s. 40-41)
Sayfa 152Kitabı okudu
Reklam
43 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.